Felix herkese yemeğini servis ettikten sonra dikdörtgen masanın baş köşesine oturup diğerlerinde göz gezdirdi. Sağ çaprazında Jisung Chan ve Seungmin otururken diğer tarafında Minho Jeongin ve Hyunjin vardı. Tam karışısında oturan Changbin ise Felix'in avuç içlerinin terlemesine neden oluyordu.
Chan geldiğinden beri garip bir sessizliğe bürünen ortamda tek mutlu gözüken Jeongin gibi duruyordu, aşırı mutluydu.
Avuçlarına yasladığı çenesiyle tam karşısında oturan Chan'ı süzerken Chan çocuktan bakışlarını kaçırdı. Garip bir çocuktu.
Minho ise yanında oturan kardeşi gibi sevdiği çocuğun başka birine böyle bakmasını kıskanarak eliyle bacağına vurmuştu.
Jeongin irkilip bakışlarını Minho'ya çevirdiğinde "Ne var be?" diye mırıldanmıştı.
"Adama şöyle bakmaya devam edersen gözlerini oyacağım. Uyarayım dedim."
Minho fısıltı da olsa sert bir sesle konuşunca dudaklarını büzerek somurtmuş ve yemeğe başlamıştı Jeongin. Chan çocuğun yüzündeki ifadeye gülümsedi.
Tatlı..
"Umarım beğenirsiniz."
Felix heyecanlı ve beklenti dolu sesiyle konuştuğunda Changbin gülümseyerek ona baktı.
"Ben çok beğendim, Yongbok-ah. Ellerine sağlık."
Chan duyduğu isimle kaşlarını kaldırarak Changbin'e baktığında Felix yerinde rahatsızca kıpırdadı.
"O ismini bildiğinize göre oldukça yakınsınız, sanırım? Felix herkese söylemez çünkü."
Chan soran bakışlarını Changbin'in üzerinde gezdirirken kendim araştırdım diyemeyeceği için gülümsemeyle yetinmişti.
"Ah, şey.. Evet hyung yakınız. Sizi tanıştırayım. Changbin, Hyunjin, yanındaki Jeongin ve Minho."
Felix hepsini tek tek göstererek tanıttığında Chan hepsine hafifçe gülümsemişti. O sırada Chan'ın gözleri karşı çaprazında oturan ve kendisine dik bir şekilde bakan uzun saçlı çocuğu bulmuştu. Ne olduğunu anlamak istercesine ona bakarken karşısındaki çocuk da ondan gözlerini ayırmıyordu. Bunun üzerinde fazla düşünmemeyi seçti.
"Peki nasıl tanıştınız? Bana sizden hiç bahsetmediler çünkü."
Chan'ın bu sorusu herkesi afallatırken Jisung iyice oturduğu yere sinmişti. Felix açıklama yapmak için dudaklarını araladığı sırada Jeongin ondan önce davrandı.
"Seungmin ve ben kütüphanede tanıştık! Sonra ben Felix ve Jisung ile de tanıştım ve onları eve davet ettim. Biz aynı evde yaşadığımız için hyunglarımla da tanışmış oldular."
Jeongin o kadar gerçek gibi anlatmıştı ki üç arkadaş şaşkınlıkla ona bakıyordu. Minho ise bu duruma istemsizce sırıtıyordu. Kardeşi tam bir tilkiydi.
Chan yan tarafında oturan Seungmin'e baktı.
"Seungmin'in dışarı ortamdan arkadaş edinmesi biraz garip. Demek ki seni gerçekten sevmiş."
Seungmin onu hızla başıyla onaylarken gülümsedi Chan ve iki yanında oturan küçüklerinde gözlerini gezdirdi. Chan onları Felix'ten ayırmıyordu kesinlikle. Bu iki miniği tıpkı kardeşi gibi seviyordu.
Tabağındaki tavuğu çatalla alıp Seungmin'e doğru uzattığında Seungmin gülümseyerek dudaklarını aralamış ve tavuğu kabul etmişti. İştahla lokmasını yerken Chan onun burnunu parmaklarının arasına sıkıştırdı ve güldü.
Tam o sırada gelen sesle bakışlarını uzun saçlı gence çevirmişti herkes. Hyunjin su bardağını sertçe masaya vurup bakışlarını ikilinin üzerinden ayırmadan konuşmuştu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Serendipity - sᴋᴢ
Fanfiction"Sence de fazla konuşmuyor musun? Bu dilin, ölümüne sebep olabilir." "Bu dilim, genelde beni ölümden kurtarıyor, biliyor musun?"