Eve geldiklerinden beri ses çıkmayan salonda herkes biliyordu ki bu fırtına öncesi sessizlikti. Koltukta yan yana oturan en küçükleri birbirlerine kaçamak bakışlar atarken gelecek şeyden habersiz, ses çıkarmadan öylece oturuyorlardı.
Felix ve Jisung da sessizce otururken Felix bir yandan eliyle Jisung'un saçlarını okşuyor diğer yandan salondakilerde göz gezdiriyordu.
Onların aksine diğer üçlü sinirliydi. Sebebini tam olarak anlayamasalar da o adamı sevmediklerini ve iyi bir geçmişleri olmadığını anlamak zor değildi.
Jeongin gerginlikle dudaklarını kemirirken daha fazla bu gerginliğe dayanamayacağını anlayarak konuştu.
"Hyung, özür dilerim."
"Ne için özür diliyorsun? Seni özellikle koruduğumuz adamla burun buruna gelip hem kendini hem de diğerlerini tehlikeye attığın için mi?"
Minho dik bakışlarıyla Jeongin'e bakarak konuştuğunda Jeongin başını yere eğmişti. Elleri titriyordu ve her an ağlayacakmış gibi duruyordu. Seungmin onun bu haline dayanamazken elini uzatıp onunkini sıkıca tuttu ve sesini kısık tutmaya çalışarak mırıldandı.
"Minho hyung, onun bir suçu yok ki. Biz sadece eğlenmek için-"
"Siz sadece eğlenmek için o herife ait olan bir bara gittiniz, Seungmin. Bunun nasıl bir tehlike olduğundan haberiniz var mı?"
Minho'nun bu sefer bakışlarını Seungmin'e çevirerek konuşmasıyla çocuk suçluluk duygusuyla dudağını ısırmıştı. Nereden bilebilirlerdi ki?
"Bu şehirdeki çoğu bar belki de böyle adamlara ait, çoğu bizi tanıyor ve çoğu bize düşman. Jeongin'in bu yüzden barlara gitmesini istemiyoruz. Ya bugün biz yetişemeden hepinizi, ya da Jisung'lar gelmeden Seungmin ve seni alıp gitseydiler? O herifin nasıl bir şerefsiz olduğunu en iyi sen bilirsin, değil mi? "
Minho bir süre susup bakışlarını ikilinin üzerinde gezdirdi ve Jeongin'e bakarak devam etti.
"Ne sanıyordun, Jeongin-ah? Sen çocuk değilsin, elbette bara gitmene karışmazdık. Ama böyle bir durumda buna mecburuz. Seni korumaya çalışıyoruz, senin iyiliğini istiyoruz ama sen şımarık bir çocuk gibi davranıyorsun, bizden habersiz bir şeyler yapıyorsun. Eğer beni gerçekten tanımış olsaydın yıllardır seni kısıtladığımı değil, seni korumaya çalıştığımı anlardın."
Minho ayağa kalkıp salondan çıktığında herkes şok olmuş bir şekilde arkasından bakakalmıştı. Jeongin bu sözleri beklemiyordu. Gerçekten, yaptığı, düşünceleri aptallıktı. Hyungu onu hiçbir zaman istemediği bir şeye zorlamamıştı ya da gereksiz konularda kısıtlamamıştı. Mutlaka yapmasını istemediği şeylerin bir sebebi olurdu. Neden böyle bir düşüncesizlik yapmıştı?
"Hyung, dur."
Ayağa kalkıp peşinden gidecekken Jisung onu kolundan tutarak durdurmuştu.
"Şimdi gitme, sinirli ve seni daha fazla kırabilir. Ben giderim."
Jisung Jeongin'e küçük bir tebessüm sunduktan sonra Minho'nun peşinden odadan çıktı.
Jeongin dolu gözleriyle tekrar yerine otururken Seungmin kollarını sıkıca Jeongin'e sarmıştı. Bunun onu biraz da olsa rahatlatacağını düşünüyordu.
"Minho hyung haklı, Jeongin. Sen bizi yanlış anlamışsın. Eğer böyle düşüneceğini bilseydik en baştan sana ayrıntılı bir açıklama yapardık."
Hyunjin de sesinde saklayamadığı sinirle konuştuğunda Seungmin kaşlarını çatarak ona bakmıştı. Felix derin bir nefes alıp Hyunjin'e baktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Serendipity - sᴋᴢ
Fanfiction"Sence de fazla konuşmuyor musun? Bu dilin, ölümüne sebep olabilir." "Bu dilim, genelde beni ölümden kurtarıyor, biliyor musun?"