"Nasıl yani? Jisung kayıp mıymış?"
"Bilmiyorum dedim ya Hyunjin!"
Minho sesini yükseltip avucunu direksiyona vurmuş, gaza biraz daha köklenmişti. Belirsizlik sinirini bozuyordu. Jisung'dan haber olmaması korkunun tüm damarlarında gezmesine neden oluyordu.
Kısa sürede okulun bahçesinde duran arabadan inmiştiler. Gözleri hızlıca bahçeyi tararken Changbin bankta oturmuş birbirine sarılan ikiliyi fark etmişti.
Hızlıca o tarafa doğru ilerlemeye başladıklarında ikili de onları fark etmiş, ayağa kalkmışlardı. Minho kendisine doğru dolu gözlerle gelen Felix'in ellerini tutup sıktı.
"Felix, nerede Jisung?"
"Hyung bilmiyorum. Biri onu Seungmin ile tehdit ederek arka sokağa çağırmış. Jisung da muhtemelen gitti. Ama geri dönmedi. Şimdi nerede olduğunu bilmiyoruz."
Seungmin uzun bedenin yanına ilerleyip kollarını ona sararken Hyunjin de sıkıca ona sarılıp saçlarını okşamıştı.
"Tamam. Merak etmeyin, bulacağız onu tamam mı?"
Minho Felix'in ellerini baş parmağıyla okşarken mırıldanmıştı.
"Şimdi bizi o sokağa götürün."
Felix büyük olanı başıyla onaylarken hepsi arabaya yerleşmiş, okulun arkasındaki sokağa girmişlerdi.
"Ama burada kimse yok?"
Seungmin ağlamaklı bir tonda konuştuğunda Hyunjin hızlıca elini sıkıca tutmuş, diğer eliyle yanağını okşamıştı.
"Şşhh, korkma. Bulacağız onu."
Minho sinirle bağırarak art arda direksiyona vurduğunda Felix gözlerini kapatmış, Seungmin ise yanındaki bedene sokulmuştu.
"Bunu yapanı bir bulayım.."
...
Jisung hissettiği yüksek dereceli baş ağrısıyla gözlerini zorlukla aralarken gözüne vuran ışık yüzünü buruşturmasına neden olmuştu. Zorlukla yerinde doğrulup etrafına bakındığında tanımadığı bir odada olduğunu anlamıştı.
Yavaş yavaş aklına olanlar dolarken hızlıca yataktan kalkıp kapıya koştu. Kapı kolunu zorlasa da açılmamıştı. Sertçe kapıya vururken bağırmaya başladı.
"Mingi! Çıkar lan beni buradan! Piç herif!"
Ne kadar vurursa vursun herhangi bir ses ya da karşılık alamamıştı. Pes edip gözleriyle odayı taradı. Hızlıca cama ilerleyip dışarı baktığında bahçe içindeki müstakil bir villa olduğunu görmüştü. Ve muhtemelen çatı katındaydı. Camdan kaçma gibi bir ihtimali yoktu.
Bakışlarını odanın içinde gezdirdi. Büyük denilebilecek bir yatak, komodin ve küçük bir çekmecelik dışında hiçbir şey yoktu. Jisung bıkkın bir nefes verip yatağa ilerledi ve oturup beklemeye başladı. Yapacak başka bir şeyi yoktu.
Felix ve Seungmin çoktan yokluğunu fark etmiş olmalıydı. Kim bilir ne kadar korkmuşlardı? Jisung derin bir iç çekti ve alnını dizlerine yaslayıp gözlerini kapattı. Korkmuyordu. Biliyordu ki Minho onu asla burada bırakmazdı. O yüzden içi rahattı ama yine de burada olmaktan rahatsızlık duyuyordu. Mingi sağlıklı düşünemiyordu. Istemediği takdirde ona yaklaşacak olursa ne yapacağını bilmiyordu Jisung. Ona karşı koyabilir miydi?
Aklındaki düşünceler kapının kilit sesiyle dağılırken başını kaldırıp kim olduğuna baktı. Mingi yüzündeki sinir bozucu gülümsemeyle ve elindeki tepsiyle içeri girmişti. Jisung ona yüzünü buruşturup başını başka yöne çevirmişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Serendipity - sᴋᴢ
Fanfiction"Sence de fazla konuşmuyor musun? Bu dilin, ölümüne sebep olabilir." "Bu dilim, genelde beni ölümden kurtarıyor, biliyor musun?"