0.9

2.5K 229 30
                                    

"Ben çıkıyorum. Lanet olsun çok geç kaldım!"

Felix ağlamaklı bir sesle söylenirken bir yandan ayakkabılarını giyip öte yandan Seungmin'e talimatlar veriyordu.

"Ben gelene kadar dışarı çıkmayın sakın. Jisung eğer dışarı çıkmak için tutturursa onu tavada kızartacağımı söyle."

Felix'in dediğine Seungmin ister istemez kıkırdadığında arkadan Jisung'un sesi duyulmuştu.

"Sen bir sincap katilisin!"

Felix onu duymazdan gelip ayağa kalktı ve hızlıca Seungmin'e el sallayıp merdivenleri inmeye başladı. Kendini dışarı attığında telefonundan saati kontrol edip sinirle soludu.

Üç gündür okula gitmiyorlardı, son olanlardan sonra biraz kafa dinlemek istemişlerdi ama bugün Felix'in çok önemli bir sınavı vardı. Biliyordu ki bu sınavı kaçırırsa bu dersten kalacaktı. Şansına ki aradığı hiçbir taksi durağı telefona bakmamış, trafik milim milim ilerliyor ve Chan'ın da işi vardı.

Belki boş taksi bulma umuduyla ana caddeye doğru koşmaya başladığında hiçbir şey düşünmüyordu. Düşündüğü tek şey bu sınavı kaçırırsa başının dertte olduğuydu.

Yolun kenarında durup etrafına bakınırken karşı yolda gördüğü taksiyle sevinçle ellerini çırpıp ona doğru koşmaya başlayacaktı ki attığı ilk adımda duyduğu korna sesiyle beraber beline sarılan kollarla geriye çekilmesi bir olmuştu.

Sırtını yasladığı sert göğüs ve beline sarılan kollar biraz bile gevşemezken önünden geçen arabalara şokla bakmıştı Felix. Adrenalin yüzünden eli ayağı titrerken karşıdan giden taksiyle iyice sinirleri bozulmuştu.

Bittim ben..

Belindeki kollar gevşeyince arkasına döndüğünde kendisine tutan kişinin Changbin olmasına bile şaşıramayacak kadar üzgün hissediyordu Felix.

"Sen aptal mısın?! Öyle yola atlanır mı? Ölmek mı istiyorsun?!"

Changbin de korktuğu için sesini yükseltirken karşısındaki çocuğun ona sarılıp ağlamaya başlamasıyla ne yapacağını şaşırmıştı. Felix kollarını sıkıca Changbin'in boynuna sarmış, başını da omzuna yaslarken hıçkırarak ağlıyordu. Changbin ona bağırdığı için ağladığını düşünürken ellerini çocuğun beline koyup okşamıştı.

"Üzgünüm, sana bağırmak istemedim."

Changbin yumuşak bir sesle konuşup bir elini çocuğun sarı, yumuşak saçlarına çıkardığında Felix biraz geri çekilip başını iki yana sallamıştı.

"O yüzden ağlamıyorum ki.."

Felix'in masum ve yorgun çıkan sesiyle Changbin kalbinin burkulduğunu hissetti. Bir eli hala belindeki yerini korurken diğerini yanağına yaslayıp göz yaşlarını silmişti.

"Neden ağlıyorsun o zaman?"

"Ben.. Geç kaldım. Çoktan başlamıştır."

"Neye geç kaldın?"

Changbin anlamadığı için çatık kaşlarla sorarken Felix daha çok ağlamaya başlamıştı. Normalde güçsüz bir yapısı yoktu ama bu sıralar her şey o kadar üst üste gelmişti ki Felix artık yorulduğunu hissediyordu. Üzerinde hissettiği fazla sorumluluk, fazla duygu karmaşası ve yorgunluk artık pes etmesine sebep oluyordu.

Changbin onun güçlü bir yapısı olduğunu biliyordu ve onu hiç böyle yıkılmış bir şekilde görmemişti. Onu kendine getirmek için iki elini yanaklarına yaslayıp kendisine bakmasını sağladı.

Serendipity - sᴋᴢHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin