Son olanların üzerinden üç ay geçmişti. Aslında uzun olsa da onlar için bir çırpıda geçmişti zaman.
Bu sürede Kang Jihoon yeterli delillerle elinden şirketin hisseleri alınmış, uzun süreli bir hapis cezası almıştı. Mingi ise yurt dışına kaçmıştı. Biliyordu, ya Minho ya da Hyunjin elbet onu kıstıracaktı. Ortalık karışmışken o da aklını kullanmış ve kaçmıştı.
Minho, Changbin ve Hyunjin, Chan'ın da yardımıyla Jihoon'un elinde tuttuğu bütün çocukları bulmuş, ailelerine teslim etmişti. Artık hiçbir çocuk onun yüzünden acı çekmeyecekti.
Öbür yandan Hyunjin ve Seungmin çifti fazlasıyla mutluydu. Beraber güzel vakitler geçiriyor, doya doya yaşıyorlardı hayatlarını. Gün geçtikçe birbirlerine olan sevgileri artıyordu ve bundan ikisi de şikayetçi değildi.
Changbin ve Felix her zamanki gibi fazlasıyla softtu. Ilişkilerini ileri seviyeye henüz taşımamış olsalarda, en azından birbirilerine olan duygularının arkadaşlıktan öte olduğunu biliyordu ikiside.
Minho ve Jisung ise... Onlar her zamanki gibiydi işte. Didişip duruyor, bundan fazlasıyla zevk alıyorlardı. Özellikle arada yaptıkları kaçamak öpüşmelerden..
En önemlisi ise Jeongin bu üç ay içinde karar verip üniveriste sınavına hazırlanmıştı. Herkes onun ne istediğini biliyordu, polis olmak.. Bu süreçte onun en büyük destekçisi Chan'dı. Sürekli yapabileceğini, her zaman arkasında olduğunu söylüyordu. Ve sonunda sınav günü gelip çatmıştı..
"Endişelenme Jeongin. Yapabileceğini hepimiz çok iyi biliyoruz."
Felix endişeyle elini kendine yelpaze yapan arkadaşına bakarak söylediğinde Jeongin dudağını büzüp bakışlarını onların üzerinde gezdirmişti.
"Ya yapamazsam? Sonuçta sadece üç ay hazırlanabildim.."
"Ve o üç ayda çoğu denemenin matematiğini fulleyebildin."
Jisung'un söylediğini hepsi başıyla onaylarken Jeongin yine de rahatsız hissediyordu. Yapamamaktan ölesiye korkuyordu.
"Hem yapamasan bile ne olacak ki? Seneye tekrar sınava girersin. Sonunda ölüm yok ya. Dimi Hyunjin?"
Hyunjin kolunun altında kendisine bakarak cümlesini bitiren sevgilisine gülümseyip başıyla onayladı ve saçlarına minik bir öpücük bırakıp Jeongin'e baktı.
"Benim sevgilim her zamanki gibi haklı. Hem senin isteyip de yapamadığın ne olmuş ki şimdiye kadar. O yüzden için rahat olsun Jeonginnie~"
Minho Hyunjinin dediklerini başıyla onaylayıp küçüğüne ilerledi ve elini omzuna koyup sıktı.
"Evet, Jeongin. Haklılar. Ama unutma, hiçbir şey senden daha önemli değil. Tamam mı? Senin tek damla göz yaşına değmez. O yüzden ne olursa olsun üzülmeyeceksin."
Jeongin minnettar bakışlarını büyüğüne sunarken kendini tutamamış ve dolu gözleriyle büyüğüne sarılmıştı sıkıca. Minho onun bu hareketine sıcacık gülümsesede hemen yüzünü eski hâline getirmiş, göz devirmişti.
"Sana Hyunjinle çok vakit geçirmeyi yasaklıyorum. Bu ne duygusallık?"
Onun bu dediği diğerlerini güldürürken gülmeyen tek kişi Hyunjindi.
"Az bir süre kaldı Jeongin."
Changbin hatırlatma amacıyla mırıldandığında Jeongin derin bir nefes alarak başıyla onaylamıştı.
"Pekala.. O zaman gidiyorum."
Gözleri kendisine mutlulukla bakan hyunglarının üzerinde tek tek gezinirken en son Chan'ın üzerinde durmuştu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Serendipity - sᴋᴢ
Fanfiction"Sence de fazla konuşmuyor musun? Bu dilin, ölümüne sebep olabilir." "Bu dilim, genelde beni ölümden kurtarıyor, biliyor musun?"