"Seungmin? Neden sesin böyle geliyor? Bir şey mi oldu?!"
Felix telefonda Seungmin'in aradığını görünce hızlı bir şekilde açmıştı ama duyduğu ses onu daha da endişelendirmişti. Yanında kendisine soran bakışlar atan Jisung'a eliyle bir dakika yapıp Seungmin'e odaklandı.
"Felix soru sorma. Çabuk ol."
Felix bir şey söylemek için dudaklarını araladığında telefonun kapanma sesini duyup gözlerini büyütmüştü.
"Ne diyor Felix?"
"Jisung kötü bir şeyler var. Benden Changbin'e bir konum atmamı ve oraya gitmeleri gerektiğini söylememi istedi."
Jisung da yerinde rahatsızca kıpırdandığında Felix telefonuna gelen bildirimi açıp Changbin'e yollamıştı. Üstüne kısaca olanları yazıp attıktan sonra kalktı.
"Bizde gidiyoruz. Kalk Jisung."
Jisung hemen yerinden kalktığında ikisi de üstüne ceketlerini alıp evden çıkmışlardı.
O sırada telefonuna gelen mesajla bir küfür savurup odasından çıktığı gibi salona gitmişti Changbin. Jeongin eğer böyle bir şey istiyorsa, gerçekten bir sıkıntı var demekti.
Odaya bir hışımla daldığında Hyunjin ve Minho'nun bakışları onu bulmuştu.
"Kalkın. Jeongin ve Seungmin'in başı dertte."
Minho hemen endişeyle ayağa kalkarken Hyunjin bıkkın bir nefes vermişti.
"Biliyordum.."
O da kalktıktan sonra hızlıca arabaya atlayıp atılan konuma doğru ilerlemeye başlamışlardı.
O sırada Jeongin ve Seungmin içinse çok gergin anlardı. Jeongin adamın kendisine sırıtarak sorduğu soruyla yüzünü buruşturmuştu.
"Maalesef.. Eğer sen de beni ve hyunglarımı hatırlıyorsan bana dokunduğun anda öleceğini tahmin edebiliyorsundur."
Jeongin'in kendine güvenen bir tonda konuşmasıyla Seungmin de ondan cesaret almıştı. Kaşlarını çatarak yüzündeki sinirli ifadeyle o da Jeongin'in arkasından adama bakarken adamın yüzündeki sırıtışın bir anlık solduğunu görmüştü. Ama hemen kendini toparladı.
"Abilerin seni fazla şımartmış sanırım. Nereden geldiğini unuttun mu?"
Seungmin onun ne demek istediğini anlamazken bakışlarını Jeongin'e çevirmişti. Jeongin sinirle dişlerini sıkarken adama sert bakışlar atıyordu. Gerçekten sinirli duruyordu.
"Kes sesini."
"Ne o? Bunun intikamını almayacağımı mı sandın?"
Eliyle yüzündeki bir yeri gösterdiğinde Seungmin biraz daha dikkatli bakmıştı. Adamın yanağındaki yara izini farkettiğinde şaşırmıştı. Bunu kim yapmıştı ki?
"Neden öyle diyorsun? Yakışmış bence. Farklı bir hava katmış. Teşekkür edeceğin yerde intikam peşinde koşuyorsun, tch tch.. "
Jeongin'in amacı adamları oyalamaktı. Çok sürmeden hyungları burada olurdu zaten.
"Seni asıl olman gereken yere götürdüğümde abilerinin yüzünde olacak o ifadeyi hayal edebiliyorum.. Bunun bana ne kadar zevk vereceğini tahmin edemezsin."
Adamın bu cümleleri kurduktan sonra Jeongin'i baştan aşağı süzerek sırıtmasıyla Seungmin yüzünü buruşturup Jeongin'e yaklaşmıştı.
"Neyden bahsediyor?"
Jeongin Seungmin'in sorusuyla sesli bir nefes verirken adama bakarak konuştu.
"Tamam, bana istediğini yapabilirsin. Ama onu rahat bırakacaksın."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Serendipity - sᴋᴢ
Fanfiction"Sence de fazla konuşmuyor musun? Bu dilin, ölümüne sebep olabilir." "Bu dilim, genelde beni ölümden kurtarıyor, biliyor musun?"