Duyduğu kapı sesiyle kucağında uyuyan Seungmin'den bakışlarını çekip kapıya çevirdi Felix. Jeongin, elinde battaniyelerle araladığı kapıdan içeriye bakıyor, ikilinin uyuyup uyumadığını kontrol ediyordu.
Felix'in koltukta oturduğunu ve Seungmin'in de başını onun dizlerini yatırmış uyuyor olduğunu görünce gülümsedi.
"Ah, uyudu mu..?"
Felix yorgunluğun verdiği etkiyle çocuğu başıyla onaylarken Jeongin içeri girip arkadan kapıyı kapatmıştı. Yanlarına adımlayıp elindeki bir battaniyeyi boş koltuğa bırakıp, diğerini uyuyan çocuğun üzerine örttü.
Seungmin üşüdüğü her halinden belli olan bir şekilde bacaklarını kendine çekmiş, küçülerek Felix'in dizlerinde uyuyakalmıştı. Jeongin onun saçlarını gülümseyerek okşayıp Felix'in çaprazındaki koltuğa oturdu.
Felix konuşmak için ağzını araladığında Jeongin ondan önce davranıp konuşmaya girdi.
"Jisung'u soracaksan, merak etme iyi. Şuan da uyuyor."
Jeongin ona, 'Minho hyung çocuğu biraz korkutmuş, o da panik atak geçirip ağlayarak uyuyakalmış' demeye çekinmişti açıkçası. Bilmese daha iyiydi..
Felix sürekli aklında iyi olup olmadığını bilmediği arkadaşını düşünürken bu duyduğuyla rahat bir nefes vermişti.
"Ne kadar korktuğumu anlatamam sana.. Bazen Jisung'un arkasını toplamak o kadar zor oluyor ki."
Felix, eli Seungmin'in yumuşak saçlarında gezerken bakışlarını onun yüzünde gezdirerek konuşmuştu.
Jeongin derin bir nefes alıp arkasına yaslandı ve bağdaş kurdu.
"Ama yine de onlara sahip olduğun için şanslısın. Bakışlarınızdan bile birbirinize nasıl değer verdiğiniz belli. Benim hiç böyle arkadaşlarım olmadı."
Jeongin yüzündeki buruk gülümsemeyle o da bakışlarını Seungmin'in üzerinde gezdirerek konuşmuştu. Felix gözlerini Jeongin'e çevirip şaşkınlıkla mırıldandı.
"Neden öyle diyorsun? O içerdekiler seni oldukça önemsiyor. Yani bunu ben bile anladıysam.. "
Jeongin onu başıyla onayladı.
"Evet ama onların hepsi benim için bir abi gibi. Hatta gibi bile değil. Ama arkadaş daha farklıdır eminim ki."
Felix tebessüm edip omuz silkti ve işaret parmağını Seungmin'in yanağına bastırdı.
"Evet farklı.. Onlara sahip olduğum için gerçekten şanslıyım. Mesela Jisung.. Bazen dünyada gördüğün en sorumsuz insan olabilir. Başını sürekli belaya sokar ve düşünmeden konuşur. Ama kalbi o kadar temizdir ki.. Karşısındaki insanı asla üzmek istemez ve üzgün gördüğü kişiyi neşelendirmek için elinden geleni yapar. Bunun için fazla çaba sarfetmesine bile gerek yoktur. Sadece durup konuşsa bile seni gülümsetmeyi başarır."
Felix yüzündeki gülümsemeyle konuşmayı bitirdiğinde Jeongin de gülümsüyordu.
"Evet, biraz deli dolu, ama iyi biri olduğu kesin.. Peki Seungmin?"
Jeongin, Seungmin'in kapalı gözlerinde bakışlarını gezririrken sormuştu. Felix bakışlarını Seungmin'e indirdiğinde gülümseyerek bir süre düşündü.
"Seungmin.. O çok farklı gerçekten. Yani böyle tatlı ve çocuk gibi gözüktüğüne bakma. Aramızdaki en olgun kişi odur. Bir sorun olduğunda hepimizi sakinleştirir, en mantıklı çözümü ortaya koyar. Bir sıkıntın olduğunda belki Jisung gibi seni mutlu edip neşelendiremez ama yanında olduğunu sana en güzel şekilde hissettirir. Ama bazen de savunmasız, küçük bir çocuğa dönüşür. Onu her şeyden korumak istersin."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Serendipity - sᴋᴢ
Fanfiction"Sence de fazla konuşmuyor musun? Bu dilin, ölümüne sebep olabilir." "Bu dilim, genelde beni ölümden kurtarıyor, biliyor musun?"