Hyunjin konumun olduğu yere gelip arabayı durdurduğunda şaşkınlıla etrafına baktı. Onu gerçekten evine mi getirmişti?
Hızlıca arabadan inerken büyükleri de onunla beraber inmişti.
"Gerçekten aptalmış."
Changbin sessizce mırıldandığında Minho başını iki yana sallamıştı.
"Bu işte bir iş var."
"Ne demek istiyorsun?"
Minho sıkıntılı bir nefes verip omuz silkti.
"Sizce de Seungmin'in bizi arayıp rahatça konuşması ve konum atması ne kadar normal?"
İkili sessiz kaldığında bu durum onlara da garip gelmişti.
"Bunu daha sonra düşünelim, şimdiki önceliğim Seungmin ve onu bir an önce bulmam gerek."
Hyunjin belinden çıkardığı silahı iki eliyle sıkıca kavradı ve büyük evin kapısına doğru ilerledi. Aynı şekilde büyükleri de onu takip ederken kapının önüne gelmişlerdi. Hyunjin kapıya sertçe vurmak için elini kaldırdığında kapının açılmasıyla eli havada kalmıştı. Kapıyı açan hizmetli kadınla şaşkınlıkla gözleri büyümüştü. Neden her şey tuhaf ilerliyordu?
"Hyunjin siz misiniz?"
"Evet?"
"Bu taraftan lütfen. Arkadaşınız sizi bekliyor."
Kadın yolu gösterdiğinde Hyunjin şaşkınlığını bir kenara bırakarak silahını geri beline yerleştirdi ve kadının gösterdiği yönde ilerlemeye başladı. Büyükleri de onu takip ederken Minho ne olur ne olmaz diye silahı elinde temkinli bir şekilde tutmaya devam ediyordu.
Büyük bir salona kadının arkasından girdiklerinde koltukta oturan küçüğünü görmüştü Hyunjin. İstemszice yüzünü buruk bir tebessüm kaplarken içindeki özlem göğsünü yakmaya başlamıştı sanki.
"Seungmin?"
Seungmin duyduğu tanıdık sesle başını kaldırmış, gördüğü bedenle hızlıca yerinden kalkarak büyüğüne doğru koşmuştu. Hyunjin de ona doğru atılıp küçük olanı kolları arasına aldı ve sıkıca sarmaladı. Burnunu saçlarının ararsına gömüp hasret kaldığı kokusunu derince soludu ve boğuk bir sesle mırıldandı.
"Nasıl da özledim.."
Saçlarının arasına minik öpücükler bırakarak çocuğun yüzünü kavradı ve kendi yüz hizasına getirip gözleriyle kontrol etti.
"İyi misin bebeğim? Bir şey yaptılar mı sana?"
Seungmin'in gözleri yavaş yavaş dolarken hafifçe alt dudağı bükülmüştü. Hyunjin çenesi titreyen çocuğu gördüğünde kaşları çatılmıştı. Bir şey mi yapmışlardı bebeğine? Yutkunarak ağlamak üzere olan çocuğu tekrar kollarının arasına aldı ve elini saçlarına çıkarıp yumuşak bir şekilde okşamaya başladı.
"Tamam, geçti... Korkma tamam mı? Ben yanındayım."
Seungmin kollarını sıkıca Hyunjin'e sararken başını kaldırıp yaşlı gözleriyle uzun olana baktı.
"B-ben çok korktum Hyunjin.. Lütfen bırakma beni."
"Asla. Asla bir daha bırakmam güzelim."
Hyunjin eğilip çocuğun dudaklarına, yanaklarına birer küçük öpücük bıraktı. Gözleri çocuğun boynundaki hafif kızarıklığa kaydığında kaşları çatılmış Hyunjin'in. Parmağını kızarmış tenin üzerine nazikçe sürterken dokunuşunun aksine sinirli bir sesle mırıldandı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Serendipity - sᴋᴢ
Fanfiction"Sence de fazla konuşmuyor musun? Bu dilin, ölümüne sebep olabilir." "Bu dilim, genelde beni ölümden kurtarıyor, biliyor musun?"