41|Korku

1.1K 106 73
                                    

Oy ve yorumlarınız için çok teşekkürler❤️

Keyifli okumalar!

     Zihnimin karanlık köşelerine çekilen sorunlarım, ağaçların arasında gördüğüm karaltıyla tekrar gün yüzüne çıkmaya çalışıyordu. Başım Alkın'ın göğsünde çimlere uzanırken onun sakin kalp atışları bile beni sakinleştirmeyi başaramamıştı. Gördüğüm karaltının hayal gücümden kaynaklandığını düşünmek istesem de içten içe öyle olmadığını biliyordum. Takip ediliyorduk.

Bunu Alkın'a söylediğimde kuruntu yaptığımı, bizi burada kimsenin bulamayacağını söylemişti. Korhan Amca ve Meltem Teyze'nin güvenlik önlemlerine güvenmem gerektiğini de eklemişti.

"Ne düşünüyorsun?" diye sordu Alkın. Eli saçlarımı okşarken mayışmaya başlamıştım.

"Ağaçların arasında gördüğüm silüeti." diye cevap verdim. Alkın iç çekti ve parmaklarıyla çenemi kavrayıp ona bakmamı sağladı.

"Hiç kimse bize burada bir şey yapamaz. Buraya yaklaşamazlar bile. Buna başta babam izin vermez. Merak etme, biz göremesek bile onun gözleri her yerde." dedi.

"Arabayla takip edilmemiz imkansız bir şey değil. Ayrıca bence İzciler isterse fare deliğine bile saklanabilirler gibi hissediyorum. Sanki her an bizi izliyorlarmış gibi." dedim ürpererek.

"Paranoyaklaşmana gerek yok güzelim. Hiçbir şey olmayacak." dedi yumuşak bir sesle.

Benim de tek isteğim buydu fakat sanırım hiçbir şeyi çok fazla istememek gerekiyordu çünkü bazen istediğimiz şeyin tam tersi olabiliyordu.

<<<•>>>

Saat tam yedide yemek salonundaki büyük masada bir araya gelmiştik. Gerçekten de bu küçük otelde bizden başka kimse yoktu. Bu yüzden masaları birleştirerek ortada hep birlikte yemek yemeye başladık.

Çatalımı yumuşak etli tavuğa batırırken masadaki yüzleri inceledim. Pelin yanımda keyifli sayılabilecek bir biçimde yemeğini yerken Orkun gizlice onu izliyordu. Egehan ise gizlemeden Orkun'a bakıyor, keskin bakışlarıyla adeta küfürler yağdırıyordu. Bu üçlü arasındaki son gelişmelerden haberim yoktu ve bir ara bunu öğrenmem gerekiyordu.

Eris bir elini yanağına dayayıp dalgın dalgın tabağını eşelerken Yekta ve Yaprak hem yemek yiyip hem de test çözüyorlardı. Test mi çözüyorlardı? Anlaşılan bu minicik tatilde bile bizleri elemekle meşgullerdi. Sıkıntıyla derin bir nefes aldım. Bu sefer gerçekten çok geride kalmıştım ve bu durum moralimi bozmaya başlamıştı.

Alkın, Ayhan'la derin bir sohbete girişmişti. Metin Amca ise yemeğini hızlıca bitirip işleri olduğunu söyleyerek yanımızdan ayrılmıştı.

Orkun çatalını tabağına koyup gülümseyerek Pelin'e baktığında dikkatimi onlara verdim.

"Pelin, yemekten sonra dışarıda biraz dolaşalım mı? Hava çok güzel. Hem belki ateş böceği bile görürüz." dedi Orkun.

Pelin ağzındaki lokmasını yutup cevap vereceği sırada Egehan "Olmaz." diye söze atladı. Kaşlarımı çatarak ona baktığımda Egehan arkasına yaslandı. Ciddiyetle "Ateş böcekleri çiftleşmek veya eşleriyle iletişim kurmak için ışık saçarlar. Şimdi siz oraya gidince onların iletişimlerini engelleyebilirsiniz. Belki bir kurbağa tarafından yenmek üzere olan dişi ateş böceği, erkeğine son kez veda etmek isteyecek ama erkeğin bulunması gereken yerde siz olduğunuz için zavallı hayvan eşine haber gönderemeyecek. Böyle hayati bir mesele için ışık saçarlarken siz onları eğlenerek mi izleyeceksiniz yani?" dediğinde Pelin'in ağzı açık bir şekilde Egehan'a bakakaldığını fark ettim. Benim de ondan bir farkım yoktu.

Rüzgâr Sokağı'nın Tuhaf DövmecisiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin