Finale son 1 bölüm!
Oy ve yorumlarınız için çok teşekkür ederim ❤️Keyifli okumalar!
Fabulasium'a ayak bastığımda sırtımdaki korkunç acının aniden dindiğini hissettim. Kendimi fiziksel olarak gayet iyi hissediyordum. Oysa buraya gelmeden önce ölmek üzereydim. Yaram iyileşmiş miydi? Yoksa döndüğümde kan kaybından ölecek miydim? Belki de bu evrenin şifa gücü gerçek dünyada da geçerli olurdu. Öyle olmasını umuyordum. Yaşadığım tüm hayal kırıklıklarına rağmen hâlâ hayatta kalmak istiyordum.
Savaş, gittiğimizden beri daha da karmaşık bir hâl almış gibi görünüyordu. Orkun'la birlikte gelen askerler hem sayıca hem de tür çeşitliliği açısından fazlaydı. Durumu lehimize çevirebilmek için çok akıllıca davranmamız gerekiyordu. Bulunduğum yer, savaş alanının biraz daha dışındaydı. En azından neler yapabileceğimizi ölmeden düşünebilirdim.
Saniyeler içinde yanımda Alkın belirdi ve korku dolu gözleri beni buldu. Bana sıkıca sarılmaya başladığında boğuk bir sesle "Bu son şansımız. İkimiz için de. Bir çare bulmamız gerekiyor." dedi. Gözleri gözlerimden ayrılıp karnıma inerken küçük bir duraksamadan sonra "Belki de bebeği kullanabiliriz." dediğinde kaşlarımı çattım.
"O bizim çocuğumuz Dorian. Nasıl onu kullanmayı düşünürsün?" diye sordum hayal kırıklığıyla. Bebekle benim kurduğum bağı kuramamış olması normaldi fakat onu tehlikeye atmayı düşünebilmesine inanamıyordum.
Alkın'ın yeşilimsi mavi gözleri çaresizlikle gölgelenirken "Sen öldüğünde o da ölecek. Onun gücünden faydalanırsak onu da kurtarabiliriz." dedi. Karnıma koyduğu eli titremeye başlamıştı. "Lütfen mantıklı düşün Meira. Bebeğimizi ben de çok seviyorum ama başka çaremiz yok. Tek çıkış yolu onun gücü."
Gözlerim dolarken karşı çıkmak için ağzımı açtım fakat kasıklarıma giren ani ve şiddetli sancıyla küçük bir çığlık attım. Alkın korkuyla kollarımdan tutarak "Ne oldu?!" diye bağırdı. Ellerimi karnıma koyup hafifçe eğilerek acının geçmesini bekledim fakat geçecek gibi görünmüyordu. Şu an doğurmak için hiç uygun bir zaman değildi. Bebeğin de bunu anlaması gerekiyordu çünkü bazı şeyleri kavrama kapasitesi olduğunu fark etmiştim.
"Şimdi değil, şimdi değil, şimdi değil..." diye mırıldanırken derin bir nefes aldım ve karnıma bir sancı daha girdi.
Dişlerimi sıktığımda Alkın biraz eğilerek telaşla "Neler oluyor? Sancın mı var? Bebek mi geliyor? Ama gelemez ki. Daha erken değil mi? Önce küçük sancıların-" diye sonu gelmeyen cümleler kurmaya başladığında "Dorian!" diye bağırarak onu durdurdum.
Yanımızda beliren Egehan ikimize kısaca bakıp bizim gibi eğilerek "Ne oldu? Ne konuşuyorsunuz? Gizli bir şey mi?" diye fısıldadı.
Hissettiğim acıya aldırmadan sinirle gülmeye başladım fakat gülüşüm, bacaklarımda hissettiğim ıslaklıkla kesildi. Egehan'ın gözleri kıyafetimdeki ıslaklığa kaydığında "Aaa! Şey, altına yaptın sanırım ama sorun değil. Hamile olduğun için tutamamış olabilirsin." dedi.
Şokla "Suyum geldi." diye mırıldanırken Alkın da benim gibi donakalmıştı.
Egehan gülerek "Siz asiller altıma yaptım demek yerine suyum geldi mi diyorsunuz?" dediğinde kafasına bir tane patlattım.
"Felix! Doğuruyorum aptal!" diye bağırdım.
"Ne? Şimdi mi? Biraz daha bekleyemez mi? Çünkü şu an hiç uygun bir zaman-" diye başladığında çığlık attım. Daha önce böyle bir acı hissettiğimi hatırlamıyordum.
Alkın çığlığımla kendine gelirken yüzüğüne dokundu. Ardından bana dönerek "Derin bir nefes al sevgilim. Merak etme, seni güvenli bir bölgeye götüreceğiz. Hiçbir şey olmayacak." dedi. Beni sakinleştirmekten çok kendini sakinleştirmeye çalışıyor gibiydi. Sanırım ağlayacaktım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Rüzgâr Sokağı'nın Tuhaf Dövmecisi
FantasíaKaranlık sokakların birinde, kenar köşede kalmış bir dövmeci, yıllardır saklanan bir sırrı korumaya çalışıyordu. Burası normal bir dövmeci gibi görünen ama normallikle uzaktan yakından alakası olmayan bir yerdi. Dükkan göz önünde olmasa da kime sors...