45|Kaçak

900 94 119
                                    

Sonunda geldim! Gecikme için çok özür dilerim. Oy ve yorumlarınız için çok teşekkürler ❤️
Keyifli okumalar!

     Sertçe esen rüzgârla üşüdüğümü hissederek titredim. Birini bir psikiyatri kliniğinden kaçıracak olmama hâlâ inanamıyordum. Bu yüzden bir nevi şokta gibiydim. Annemle babam bu yaptığımı duysalar bana ne derlerdi? Babamın bir şey söylemeye hakkı yoktu fakat annem hem çok korkar hem de canıma okurdu. Derin bir nefes alıp kendime gelmeye çalıştım. Bu işi sorunsuzca halletmek istiyorsam aklımın yerinde olması gerekiyordu. O silindiri bir şekilde almalıydım.

Güvenlik kulübesinin önüne gelip orta yaşlardaki adamı selamladım. "Merhaba, ben arkadaşımı ziyarete geldim. Adı Toprak Ayaz." dedikten sonra cebimdeki kağıdı çıkarıp adama uzattım. Bu kağıdı bana Dövmeci vermişti ve bu kağıt sayesinde sorunsuzca içeri girebileceğimi söylemişti.

Adam kağıdı dikkatle inceledikten sonra bana baktı. Ardından başını kısaca sallayıp kapıyı açtı. Hiçbir şey imzalamadan geçebilmeme şaşırsam da bir şey söylemeden içeri girdim. Ziyaret saati çoktan bittiği için etrafa ürkütücü bir sessizlik hakimdi. Başka ziyaretçilerin de olmasını isterdim çünkü kendimi hiç güvende hissetmiyordum. Parmaklarım cebimdeki küçük cihazı kavradı ve derin bir nefes aldım.

İleride, kapının girişindeki kolona yaslanmış bekleyen benim yaşlarımdaki çocuğu görünce tedirginlikle duraksadım. Toprak'a gerçekten çok benziyordu. Dövmeci bu konuda iyi bir iş başarmıştı çünkü aklım çıkmak üzereydi. Hızlı adımlarla yanına ulaştığımda başını hafifçe eğerek selam verdi.

"Selam." dediğinde başımı salladım.

"Merhaba. Oğuz, değil mi?" diye sordum.

"Evet. Dövmeci sana planı anlatmıştır. Onu ziyaret ediyor gibi yapacağız. Odada yalnız kaldığımızda da sen kameraları halledeceksin." dediğinde onayladım.

"Tamam."

Birlikte klinikten içeri girdik ve boş koridorda ilerlemeye başladık. Beyaz duvarlar ve mobilyalar huzursuzluğumu daha da çok tetikliyordu. Böyle bir ortamın kimseyi iyileştirebileceğine inanmıyordum. Kalbim hızla çarparken Oğuz'a kısa bir bakış attım. Yüzünü olabildiğince kameralardan saklamaya çalışıyordu.

Sessizlik içinde ilerlerken sonunda buluşma salonuna ulaşmıştık. Salonda kimsenin olmaması beni hem rahatlatıyor hem de geriyordu fakat girdiğim bu ikilemin beni panikletmemesi için hiçbir yere bakmadan ortadaki koltuğa oturdum. Oğuz da yanıma oturduğunda cebimdeki cihazı daha sıkı kavradım. Eğer işler ters gitmezse Toprak geldiğinde bu cihazı çalıştıracak ve kameraların sistemini bozacaktım. Ardından hızlı bir şekilde Oğuz'la Toprak yer değiştirecekti. Bunu normalde asla başaramazdık fakat klinik Dövmeci'nin gözetiminde olmalıydı. Bizim için elinden gelen kolaylığı sağlamaya çalışmıştı.

Arkamızdaki kapı açıldığında nefesimi tuttum. Onu görmeye hiç hazır değildim. Beni kaçırdığında söyledikleri hâlâ ödümü koparıyordu.

"Simay..." dedi kısık sesle. Ardından görüş açıma girerek karşımızdaki koltuğa oturdu. Bakışlarımı daha fazla yerde tutamayıp ona baktım. Gözlerindeki delilik büyümüş müydü yoksa bana mı öyle geliyordu? Ondan sandığımdan daha çok korktuğumu fark etmiştim ve bu iyi değildi.

Bana yıllardır aradığı bir defineyi bulmuş gibi bakıyordu. Büyük bir heyecan ve açlıkla.

"Benim için geldin. Sonunda bana inanmaya başladın, değil mi? Biliyordum, bana inanacağını biliyordum. Sen çok zeki bir kızsın ve gerçekleri gördün, değil mi? Seni sadece ben sevebilirim." dediğinde derin bir nefes aldım.

Rüzgâr Sokağı'nın Tuhaf DövmecisiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin