Olaylar kızışmaya başlıyor. Peki siz hikayenin gidişatını nasıl buluyorsunuz?
Yorumlarınızı bekliyorum!
Keyifli okumalar❣️
Kitapların huzur verici kokusunu solurken oturduğum zeminden yavaşça kalktım. Darbe aldığım bacağım gerçekten kötü durumdaydı. Yürümemi zorlaştıracak kadar sert vurduğuna inanamıyordum. Halbuki o cüceydi, küçüktü; gücünün de küçük olması gerekmez miydi?
Kimseyi küçük görmeyeceksin bu hayatta. Cüce bile olsa.
İç sesim haklıydı. Bir daha minicik bir böceğe bile temkinli yaklaşmaya karar verdim. Yürümekte zorlanarak eşyalarımı bıraktığım masaya yaklaştım ve telefonun ekranını açtım. İki saat geçmişti. Ders başlamış olmalıydı ve ben çoktan geç kalmıştım. Pelin'in nerede olduğumu soran mesajlarını göz ardı ederek küçük adımlarla boş kütüphaneden çıktım. Merdivenleri zorlukla tırmandığımda acele etmeme gerek olmadığını biliyordum. Matematik öğretmeni derse geç girenleri almıyordu, yani en erken bir sonraki saat sınıfa girebilirdim.
Bir üst kata adım attığım anda aniden önüme çıkan kişiyle çarpıştık. Dengemi kaybederek geriye doğru yalpalarken belimi kavrayan sert elleri hissettim. Burnuma çalınan tanıdık ferah kokuyla gözlerimi açtım. Alkın beni kendisine çekmiş, nefes nefese bana bakıyordu. "Bu iki oldu." derken hafifçe gülümsedi. Evlerindeki karşılaşmamızı hatırlayıp gülümsedim.
"Yine beni bir faciadan kurtardın." dedim.
Alkın'ın sıcak elleri hâlâ belimdeyken "Burada ne işin var? Neden derse girmedin?" diye sordu. Yeşilimsi mavi gözlerinde merakın dışında küçük bir nokta kadar şüphe de vardı.
Gözlerimi gözlerinden kaçırmadan "Test çözüyordum, dalmışım." dedim.
"Ders saatinde mi?" diye sordu gözlerindeki şüpheyi büyüterek. Derin bir nefes almaya çalışırken diğer evrende su içmek kadar rahat yalan söyleyebilmeme özendim. Şu an ne diyeceğim hakkında hiçbir fikrim yoktu.
"Önceki ders test çözme saatiydi de," derken kaşlarımı çattım. "Sen beni mi sorguluyorsun?"
Alkın ellerini belimden çekerken ceplerine soktu. "Hayır, sadece şaşırdım. Sen ders kaçırınca ağlayan tiplere benziyorsun." dediğinde güldüm. Evet, aslında tam olarak öyleydim.
"Demek ki görünüş yanıltıcı olabiliyormuş." derken içim kan ağlıyordu. Kesinlikle göründüğüm gibi biriydim. Başka soru sormasına izin vermeden "Sen ne yapıyorsun burada peki?" diye sordum.
Alkın'ın dudaklarının kenarı hafifçe yukarı kalktı. "Beden Eğitimi dersinden çıktım." dedi kısaca. Gözleri gözlerimi esir almaya başladığında hipnoz olmak üzere olduğumu fark edip bakışlarımı elimdeki kitaplara indirdim. "Ben artık gideyim." dedim yanından geçerken. "Görüşürüz."
Alkın başını hafifçe salladığında acıyan bacağımı yere sağlamca basarak dişlerimi sıktım. Eğer bir sorun olduğunu anlarsa onu da soracağını bildiğimden seri adımlarla yanından uzaklaştım ve üst kata çıktım. Şimdi Pelin'e söyleyeceğim yalanları düşünmem gerekiyordu.
<<<•>>>
Günün geri kalanı hızla aktığında sorunsuz bir şekilde okuldan ayrılmayı başarmıştım. Pelin'e nerede olduğumu başka konulara saparak anlatacağım sırada Orkun yanımıza gelip beni bu azaptan kurtarmıştı. Ona her ne kadar tam olarak güvenememiş olsam da Pelin'in yüzünü güldürdüğünü görmüş, sessiz kalmayı tercih etmiştim. Eğer arkadaşım mutluysa geriye söylenebilecek pek bir şey kalmıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Rüzgâr Sokağı'nın Tuhaf Dövmecisi
FantasyKaranlık sokakların birinde, kenar köşede kalmış bir dövmeci, yıllardır saklanan bir sırrı korumaya çalışıyordu. Burası normal bir dövmeci gibi görünen ama normallikle uzaktan yakından alakası olmayan bir yerdi. Dükkan göz önünde olmasa da kime sors...