Keyifli okumalar!
Hayatta en çok korktuğum şey güvendiğim biri tarafından ihanete uğramaktı. Artık o korkumun yanına bir korku daha eklenmişti: Bana güvenen birine ihanet etmek.
Alkın'ın gözlerinde gördüğüm tek şey hayal kırıklığıydı ve bu beni hiç beklemediğim şekilde mahvetmişti. Keşke öfkeyle baksa diye düşündüm. Böyle yaralı bir şekilde değil de öfkeyle baksa. Bana ne kadar kötü biri olduğumu söylese.
Fakat hiçbir şey söylemedi. Gözlerimden bir damla yanağıma düşerken "Çok özür dilerim." dedim. "Amacım asla seni aptal yerine koymak olmadı. Sadece korkmuştum."
Alkın'ın yüzü acıyla buruşurken "Korktun mu? Neden?" diye sordu.
"İlk zamanlarda benimle evleneceğini söylüyordun. Çok kararlıydın. Ben o zaman kendimi çok çaresiz hissetmiştim. İstemediğim bir şeyi yapmaya zorlanıyordum. O yüzden kaçtım." dedim.
"Sana neden kaçtın diye sormadım Meira. Nova olduğun zaman aslında kim olduğumu, seni nasıl çaresizce aradığımı gördün. O zaman da mı korktun benden? O yüzden mi hiçbir şey bilmiyormuş gibi davrandın? Sana bunu yaptıracak kadar kötü ne yapmış olabilirim?" dediğinde sertçe yutkundum.
"Hiçbir şey. Aksine bana karşı çok iyiydin. Korkumun sebebi sen değilmişsin. Korkumun sebebi buraya gelir gelmez bana yüklenmeye çalışılan sorumluluklarmış. Bunu yeni anladım."
Başını sallayarak "Yeni anladın. Peki." dedikten sonra "Hep şüphelendim, biliyor musun?" dediğinde derin bir nefes almaya çalıştım. "Her zaman aklımın bir köşesinde Nova'nın sen olduğu ihtimali vardı. Önümde pek çok ipucu da vardı ama ben onları görmeyi reddederek sana güvenmeyi seçtim. Bana böyle acımasızca bir şey yapacağını düşünmedim çünkü sen öyle biri değildin. Yanılmışım."
Gözyaşlarım hızla yanaklarımdan aşağı kayarken hıçkırmamak için tırnaklarımı avuç içlerime bastırdım. "Öyle biri değilim." dedim acıyla. Hiçbir şey söylemediğinde çatlamış bir sesle "Ne zaman emin oldun ben olduğuma?" diye sorduğumda ruhsuzca gülümsedi.
"Buraya geldiğimiz ilk gün. Muhafızlar sana prenses diye hitap ettiklerinde çok şaşırmıştın. O zaman emin oldum. İlk şüphem ise parlayabildiğini bilmediğini fark ettiğimde başlamıştı."
Göğsümdeki acıyla gözlerine baktım. "Beni affedebilecek misin?" diye sorduğumda Alkın'ın gözleri kızardı.
"Bana bunu başkası yapmış olsaydı umrumda bile olmazdı ama söz konusu sen olunca...Sen beni yaralayabilecek tek kişiydin ve bunu hiç çekinmeden yaptın." dedi.
Hıçkırmaya başlayarak "Öyle söyleme. Senin canını isteyerek yakmak ister miyim hiç? Ne olur beni anlamaya çalış." dedim. Kendimi iğrenç biri gibi hissediyordum.
"Sen beni hiç anlamaya çalıştın mı?" dedi gözlerinden bir damla düştüğünde.
Ardından yavaşça bana yaklaşarak alnıma küçük bir öpücük kondurdu ve saçlarımın kokusunu içine çekerek geri çekildi. "Bundan sonra istediğin gibi olacak. Bir daha hiç karşına çıkmayacağım. Artık korkmana gerek yok." derken benden uzaklaşmaya başladı.
Korkuyla "Alkın hayır-" diye başladığımda omzumdaki şiddetli yanmayla dişlerimi sıktım. Omzum parçalara ayrılıyormuş gibi hissederken bu acıyı hak ettiğimi düşünüyordum. Daha büyük acıları da hak ediyordum çünkü istemeden de olsa Alkın'ı aptal yerine koymuştum.
Alkın arkasını dönerek benden uzaklaşmaya başladığında onun peşinden kayalıklara doğru ilerledim. "Lütfen dur! Konuşalım." desem de hiçbir şey söylemeden kayalıkların arasındaki geçitten geçti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Rüzgâr Sokağı'nın Tuhaf Dövmecisi
FantasiaKaranlık sokakların birinde, kenar köşede kalmış bir dövmeci, yıllardır saklanan bir sırrı korumaya çalışıyordu. Burası normal bir dövmeci gibi görünen ama normallikle uzaktan yakından alakası olmayan bir yerdi. Dükkan göz önünde olmasa da kime sors...