Oy ve yorumlarınızı bekliyorum❣️
Keyifli okumalar!
Yanımda büyük bir hayal kırıklığıyla ağlayan arkadaşıma destek olmak için sırtını sıvazlarken yeni gelen kızı düşünüyordum. Ben bu okula onuncu sınıfta gelmiştim. Pelin'in anlattığına göre İdil dokuzuncu sınıfta bu okuldaydı fakat daha yıl bitmeden ortadan kaybolmuştu. Pelin onunla aynı sınıfta olmadığı için bire bir tanımıyordu fakat okulun sahibinin havalı yeğeninin kiminle çıktığını tüm okul gibi o da biliyordu.
Burası bir kolej olduğu için çoğu öğrenci sonradan gelmişti. Bu yüzden İdil'i tanıyan kişi sayısı çok azdı. Egehan dışında Toprak, Yaprak, Alkın ve Eris'in de onu tanıdıklarını öğrenmiştim.
Pelin'e göre, İdil'in neden aniden gittiğini kimse bilmiyormuş. Hatta çok sevdiği sevgilisi Egehan bile. Ailesi okula sağlık sorunlarıyla ilgili olduğu yönünde bir açıklama yapsa da Egehan buna hiçbir zaman inanmamış. Pelin sürekli Egehan'ın İdil'i araştırdığına şahit olmuş fakat uzun bir süre sonra hiçbir iz bulamadığı için pes etmek zorunda kalmış. Aslında dokuzuncu sınıfta oldukça neşeli ve şakacı olan Egehan, İdil gittikten sonra bir daha eskisi gibi olmamış.
Okula ilk geldiğim zamanlarda bazen Egehan'ın neden arkadaş grubu gibi aşırı tipler olmadığını sorgulamıştım. Her yerinde dövmeleri vardı ve bu durum beni onun uçarı ve serseri biri olduğunu düşünmeye itmişti. Daha sonra karakterinin sakin olduğuna inanmaya başlamıştım fakat durum göründüğü gibi değildi.
Yanımda hâlâ sessizce gözyaşı döken Pelin'e üzülerek baktım. Onu gerçekten seviyordu. Onun için dövme bile yaptırmıştı. Sıkıntılı bir nefes alarak Pelin'in ellerini kavradım. "Ne diyeceğimi bilemiyorum ama seni böyle görmek beni çok üzüyor." dedim. Teselli etmeyi başarabilen biri değildim.
Pelin burnunu çekip "Onları öyle görmek de beni çok üzüyor." dedi. "Küçücük de olsa bir umudum vardı. Biliyorum, Egehan bana hiçbir zaman o gözlerle bakmayacaktı zaten ama yine de..." Sözlerini bitirememişti çünkü yeniden ağlamaya başlamıştı.
Dersin başlayacağını haber veren zil çaldığında "Derse girebilecek misin? İstersen kafeteryada da takılabiliriz." dedim içim acıyarak. Dersi kaçıracak olmak bana ağır gelse de canım arkadaşım Pelin'i yalnız bırakamazdım.
Pelin gözündeki yaşlarla güldü. "Sana bu işkenceyi yapmayacağım. Hadi sınıfa gidelim." diye cevap verdi.
Gülümseyerek "Saçmalama. Senden önemli değil hiçbir şey." dedim.
Pelin bana sıkıca sarıldıktan sonra "Teşekkür ederim Simay. İyi ki varsın." dedi ve birlikte sınıfa yürümeye başladık.
<<<•>>>
Derse girdiğimizde aklım ne yazık ki hocada değildi. İlk olarak İdil'i düşünmüştüm. Soğuk biriydi ve bakışları ruhsuzdu fakat bunun sebebi o kayıp üç yılda yatıyor olabilirdi. Pelin'in söylediklerine göre İdil, okuldan gitmeden önce gayet canlı biriydi. Derse girerken Deniz Hoca, İdil'e 'hoş geldin' demişti. Bir sorun olup olmadığını sorduğunda da İdil'den kısaca 'hayır' cevabını almıştı.
Tanımadığım birini neden bu kadar çok düşündüğümü bilmiyordum. Düşünmem gereken daha farklı şeyler vardı. Mesela Dövmeci dükkana dönmüş müydü? Şu an iyi miydi?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Rüzgâr Sokağı'nın Tuhaf Dövmecisi
FantastikKaranlık sokakların birinde, kenar köşede kalmış bir dövmeci, yıllardır saklanan bir sırrı korumaya çalışıyordu. Burası normal bir dövmeci gibi görünen ama normallikle uzaktan yakından alakası olmayan bir yerdi. Dükkan göz önünde olmasa da kime sors...