Koridorda doktorun yanında yürüyordum. Kalbim o kadar hızlı atıyordu ki nefesimi düzenli alabilmek gittikçe zorlaşıyordu. Birçok insanın yanından geçmiş, kaliteli ışıl ışıl zeminin üzerinde yürümüştük. Etrafta hayran kalacağım tablolar ve eserler vardı ama önümdeki dışında her yer bulanıklaşmıştı. Evet, bu toplantıya ben katılmak istemiştim ama bir kere bile savaşmayan ben konseyde ne konuşabilirdim ki? Bu ülkenin coğrafi bilgilerine bile sahip değildim. Geçim kaynaklarını, demografik yapılarını hatta kullandıkları büyülerin çeşitlerini bile bilmiyordum. Bu aynı gözü kapalı karanlığa adım atmaya benziyordu. Kendimi uçurumda da bulabilirdim, sağlam bir zemine de adım atabilirdim. Birincisi daha çok olası görünmeye başlamıştı.
"Gergin misin?" diye fısıldadı doktor. Dudakları kulağıma o kadar yakınlaşmıştı ki ılık nefesi kulağıma değdiğinde titrememe neden oldu. Tanrım, bu halde bile bu adamdan etkileniyorsam benim işim bitmişti. Ondan uzak kalma çabalarım salaklıktan başka bir şey olmayacaktı. Bir an güçlü görünmek adına ona yalan söylemeyi düşündüm ama yapamadım.
"Gerginlikten küçük bir kalp krizi geçirmek üzereyim," dedim içten bir şekilde ve ona böyle açılmam biraz olsun rahatlamamı sağladı.
Bana bakıp gülmeye başladığında hem şaşırmış hem de biraz olsun rahatlamıştım. Elimi kaldırıp dış tarafına dudaklarını bastırdı. Öpücüğü kısa ama yakıcıydı. "Yanında bir doktor olması ne kadar harika o zaman. Asla kalp krizi geçirmene izin vermeyeceğim," dedi o muhteşem gülümsemelerinden birini göstererek.
Ama biraz daha bana böyle gülümser ve elimi öpmek gibi jestler yaparsa sanırım kalp krizini kendisi bana geçirtmiş olacaktı. Yine de onun söylediklerinden sonra buz tutmuş ifademde bir gülümseme kendini göstermişti. Bu adam yanımda olduğu sürece kendimi rahat hissediyordum ve kesinlikle onun yanından ayrılmak gibi bir isteğim yoktu.
Sonunda büyük kapıların gelmemizle birlikte askerler tarafından ardına kadar açıldığı odaya varmamızla derin bir nefes aldım.
Doktor elimi sıktı ama bana bakmadı. "Hazır mısın?" diye fısıldadığında bende elini sıkarak ona karşılık verdim. "Hazırım." Kendimi her şeyle yüzleşecek kadar güçlü hissediyordum. Bu adamın bana hissettirdiği duygulardan biriydi bu.
İçeri adım atmamızla odadaki her yaştan adamın bize dönmesi bir oldu. Doktora bakanların gözlerinde hayret ve saygı belli oluyordu. Hatta birkaç tanesi ona bakıp gülümseyerek baş selamı bile vermişti. Belli ki doktor insanlar tarafından saygı görüyordu. Onun daha önce asker olduğunu biliyordum ama üniformaları içinde oldukça ürkütücü görünen bu insanların ona davranış şeklini görünce o savaşta bildiğimden daha fazlasını yaptığına emin olmuştum.
Ve sonunda birkaç göz bana döndüğünde kendimi dik ve güçlü durmaya zorladım. Çünkü bana bakan gözlerde saygınlık ve hayretten çok, şaşkınlık ve öfke vardı. Eh beni aralarına kolayca almalarını beklemiyordum ama en azından ifadesiz kalabilirlerdi.
"Sonunda konseyimizin iki üyesi de geldiğine göre artık başlayabiliriz," dedi veliaht prens Jason. Uzunca bir masanın başında yer alan diğer sandalyelerden farkı olmayan bir sandalyede oturuyordu. Belki bununda bir anlamı vardı. Bunun konsey odasında herkesle eşit olduğunu göstermek gibi.
Prense yakın oturan kır saçlı bir adam gözlerini kısıp hızla prense döndü. "Bu konseyde kadının yer almasına müsaade edemezsiniz majesteleri."
Jason umursamaz bir tavırla hızla elini salladı. "Dediğin gibi majesteleri benim ve o kadın konseyde yer alacak," dedi. Kendinden emin tavrı şikayet etmek üzere olan birkaç adamın dudaklarını birbirine bastırmasına neden olmuştu. Kadın düşmanlığı her yerde vardı ne hoş. İçimde kaynamaya başlayan öfke daha da dik durmamı sağladı. Bu adamların tavrı sinir bozucu olduğu kadar aşağılayıcıydı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Doktorun Karısı
Viễn tưởngÖlümü ona bir aile getirdiğinde hangi yolu seçmelidir? Harika bir evliliği, düzenli bir işi, mükemmel olarak adlandırabileceği bir hayatı vardı. Ama bir gün bir kaza bunları ellerinden aldı. Gözlerini açtığında kendini Doktorun Karısı adlı kitapt...