20. Bölüm "Beklenilmeyen Ziyaret"

20.4K 2.2K 392
                                    

Kuşlar ses tellerini yırtarcasına ötüyordu. Yine sabah olmuştu anlaşılan. Bu kuşların derdi neydi bu kadar anlamıyordum. Sanki pencerenin ardında değil karyolamın başında ötüyorlardı. Bedenim örtülerin altında sıcaktı ama yorganın dışında olan elim üşümüştü. Bundan şöminedeki ateşin söndüğünü çıkarabilirdim ama gözlerimi açmak istememe rağmen sanki göz kapaklarım şişmiş ardından birbirine yapışmıştı. Uyanamadığım bir kabusta gibiydim. Yüzüm terden yapış yapıştı sanki. Yüzüme uzanıp silmek istedim ama kolumu hafifçe kımıldatmaktan başka bir şey yapamadım. Ne olmuştu bana? Neden bedenim bu kadar yorgundu? 

Sanki zihnimden geçenleri biri duymuş gibi nemli bir bez alnımı sildiğinde kendimi daha ferahlamış hissettim. Bu bez gözlerime, yanaklarıma ve boynuma temas ettiğinde odadaki serin havayla tenim daha da rahatladı. Sonunda gözlerimi araladığımda kendimi yine romandaki odada buldum. Tanrım son bir ihtimal her şeyin kabus olduğunu düşünmüştüm ama hayır, gerçeklerden kaçmam mümkün değildi.  

"Sonunda uyanmanızın vakti gelmişti Bayan Addie," dedi yatağında yanında oturan doktor. Elindeki bezi su dolu kabın içine bıraktığında bana döndü. Yüzü yorgunluktan solmuş gibiydi. Gözlerinin altıda morarmıştı. Ne kadar zamandır uyuyordum ben?

"Ben.. Uyuyor muydum?" diye sordum endişe ile. Zaman kavramımı yitirmiş gibiydim. Bana göre dün gece rüyamda sevdiklerimi görmüş sonrasında bayılmıştım. 

Doktor başını salladı. "Bunu alışkanlık haline getirmeye başladınız Bayan Addie ve ben bundan hiç memnun değilim," sesinden de bu memnuniyetsizlik açık bir şekilde anlaşılıyordu. Fakat bir şey daha vardı. Endişe.

Boğazım kurumuştu, gözlerim bir an bardağa doğru kaydı ama ben ona bir şey demeden uzanıp su dolu bardağı alıp dudaklarıma getirdi. Yavaş yavaş içerken bedenimin neden bu kadar yorgundu.

Elimi kaldırmaya çalıştım ama sadece hafifçe kımıldatabildim. 

"Geceki-" dedi ve sustu. Yüzündeki ifade bir an olsun hissizleşti ama o kısacık anda geçen ifadeyi tanıyamamıştım. Sonra cümleye yeniden devam etti. "O geceden sonra birden ateşlendin. Üç gündür ateşler içinde yatıyordun."

Tanrım, üç gün. Neden bu kadar zaman uyuyakalmıştım? Onca olaydan sonra zaman kaybetmek hiç iyi değildi. Doğrulup oturmaya çalıştım ama bedenim bana itaat etmeyince doktor ayağa kalkıp benim doğrulmama yardımcı oldu. 

"Neden bu kadar uyudum sen beni iyileştirebilirdin, "dedim endişeli gözlerle ona bakarken. Doktorun uyuduğum sürece yanımdan ayrılmadığına emin oldum. Ne kadar da beklenmedik bir davranıştı. Aramızın bu kadar iyi olduğuna inanamıyordum. Belki de sadece çatısı altında ölmemi istememişti. Kesinlikle çok fazla düşünüyordum. 

Doktor sanki komik bir şey söylemişim gibi alayla güldü. "Sana dedim ben zihinsel hastalıkları iyileştiremem, bedeninin bu kadar acı çekmesinin nedeni bedeninde var olan yara veya mikrop değildi. Zihnindi. Çaresiz bir hizmetçi gibi yanında oturup ateşini dindirmeye çalışmaktan başka bir şey yapamadım." Cümlesinin sonuna doğru sesini o kadar yükseltmişti ki başıma giren ağrı yüzünden yüzümü buruşturdum. 

Doktor eliyle yüzünü sıvazladı. Şimdi daha da yorgun görünüyordu. "Ne oldu Bayan Addie'de bu kadar kendinizi kaybettiniz?"

Ona gerçeği anlatmalı mıydım? Şimdi gündüz vakti yaşadığım hastalık geçip gitmiş gibi görünüyordu ama doktorun haline bakılırsa hiçte kolay bir süre olmamıştı. Rüyamda gördüklerimi düşündüm. İçimde hala bir acı vardı ama sanki daha derinlerdeydi. Ya anlatırsam ve akıl sağlığımın iyi olmadığını düşünürse? Evet, yakındık ama bu söylediğim her şeye inanıp kabul edebileceğini söylemiyordu. Biraz daha kendime saklamalıydım bunu sadece biraz daha. Çünkü geri dönmem imkansız hale gelince buradan başka bir yerde nasıl yaşayacağımı düşünmeye başlamalıydım. 

Doktorun KarısıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin