35. Bölüm "Mutluluk Gerçeği"

20.3K 2K 157
                                    

Bu kadar mutlu olmak gözümü korkutuyordu.

Tuhaf bir insan olduğumu söyleyebilirdiniz ama kalbim hiçbir zaman mutluluktan çatlayacakmış gibi hissetmemişti. Bu duygu o kadar eşsizdi ki her zaman süreceğine inancım yoktu.

Eski hayatımda da tuhaf inançlarım vardı. Mesela o gün çok gülersem bu sonrasında ağlayacağım anlamına gelirdi. Sol elimin avuç içi kaşınıyorsa cüzdanımdan baya para eksileceğine emindim. Evet bunların hepsi saçmalıktı yine de inanıyordum. Sonuç olarak ya tesadüfen ya da inancımın verdiği güçle bunlar gerçekleştiğinde inancım daha da pekişiyordu. 

Şimdi doktorun elinden tutmuş bizi evlendirecek din adamın karşısında dikilirken arkamızda duran ikizlerin bastırmaya çalıştıkları kıkırtıları duyabiliyordum. Mutlulardı ama anne ile babalarının neden bir daha evlendiklerini anlamamışlardı. Henry onlara sadece birbirimizi çok sevdiğimizi ve yeniden bir düğün yapmanın ne kadar eğlenceli olacağından bahsetmişti. Bana törende giyeceğim elbiseyi verirken gerçek adımı sorduğunda ona söylemiştim.

Adımı dudaklarından duymak daha da heyecanlanmama neden olmuştu. Gözlerinin içine bakarken bu adama nasıl bu kadar yoğun duygular hissedebiliyordum şaşırmıştım. Bazen insan duygularının onu nereye götüreceğini bilmiyordu.

Sonraki birkaç saat ona geçmişimde evli olduğumu ve yaşadığım durumu anlattım. Beni sakince dinlerken gözlerinden gelip geçen duyguyu anlamamış olsam da tanıdık gelmişti. Sonunda beni kıskandığını anladım. Bir daha birlikte olamayacağım bir adamı kıskanıyordu. Dediğine göre kıskanmasının sebebi o değildi. Beraber daha fazla vakit geçirerek birçok anıyı paylaşmamızdı.

"Ben seninle her anımı birlikte geçirmek istiyorum," demişti yanağıma avcunu dayayarak. "Başka bir erkeğin -her ne kadar hayatında yeniden olmayacak olsa da- bu şansa erişmesi beni deli ediyor," dedikten sonra uzunca bir süre dudaklarımı esir almıştı. Bu  adamın dışarıdaki insanlara oldukça sert davranıp bana sanki dünyanın en harika hazinesiymişim gibi davranmasına bayılıyordum. 

Öpüşmelerimiz ve söylenen kelimelerden birkaç saat sonra el ele din adamının karşısında bulmuştuk kendimizi. Yeminlerimizi ederken salonda Prens Jason ve Sarah vardı. İkisi de ikizlerin yanlarına geçmişti. Çok geçmeden Doktor Henry Blake ile evlenmiştim. Ona döndüğümde tören sırasında taktığı ve ortasında mavi parlak bir taş olan alyanslı elimi tutup tam yüzüğün olduğu yeri öptü.

"Artık tamamen bana aitsiniz Bayan Blake ve şükür ki bende size aitim," dedi ve beni kendine çekip çocukların daha da yüksek sesle gülmesine neden olacak bir öpücük kondurdu.

İşte böyle zamanlarda ister delilik deyin ister önsezi. Kara duman gibi kötü düşüncelere sevgiyle parlayan kalbime, ruhuma sızıyordu. Bir savaş öncesi kendimi bu kadar mutlu hissetmem neden canımı sıkıyordu? Henry Prensin tebriklerini alırken kocamın elini daha da sıktım. Onu kaybetmeyecektim. Bu savaşta herkes topraklarını istila eden insanlara karşı savaş verebilirdi ama ben eşimi korumak için savaşımı verecektim.

Tören sonrasında Prens Jason beni şaşırtarak kendi dairesinde bir yemek organize etmişti. Henry, ben ve ikizler davetliydik. Şaşırtıcı bir şekilde prens Sarah'ı da davet etmişti. Genç kadın bizimle aynı masaya oturduğunda gözlerimi şaşkınlıkla kırparak prense dönmüştüm. O da bana umursamaz bir tavırla omzunu silkip "Onun aileden biri olduğunu biliyorum. Onsuz kutlama yapmak istemezsiniz diye düşündüm," dedi.

Bu adam arkadaşlığımızı kesinlikle hak ediyordu.

Güzel bir yemek yemiş ve balonun nasıl ve neden gerçekleşeceğini konuşarak vakit geçirmiştik. Düşmanların ülkede casusları olduğu biliyordu ve bu casusların balo haberini taşıdığında ülkenin savaşa kayıtsız kaldığını gösterecekti. Oysa üç gün süren o balo sırasında savaş için gerekli malzemeler cephelere taşınacak, yaratıkları için büyü kanlar tarafından kalkanlar konulacaktı.

Doktorun KarısıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin