12. Bölüm "Güneş Yeniden Doğuyor"

18.9K 2K 151
                                    

Clara ve Allan'ın alışverişini bitirmiştik ama sanırım bende bitmiştim. Modern zamanlara bile zor olan bu ritüel böyle tarihsel bir yapının içinde daha da yorucuydu. Ama artık içim rahattı. Yorulup arabaya biner binmez uyuyan çocuklara baktım. Clara başını ikiz kardeşinin dizlerine yaslamıştı. Allan'ın bir eli kardeşinin omuzunda uyuyordu. Onları korumalıydım.. Gözlerinde mutluluk dışında bir duygu görmek istemiyordum. Başımı pencereden dışarıya çevirdim. Olayların nasıl gelişeceğini bilirken kendi geleceğimin belirsiz olmasına sıkılmıştım. Clara, Allan ve Henry ileride Leydi Lavender ile bir aile olacaklar, günlerini huzur ve mutlulukla geçireceklerdi. 

Ben ise ne yapacağımı bilmeden bu dünyada sıkışıp kalacaktım. 

Kendimi bildim bileli bir yere ait olma hissini güvenli bulmuştum. Bir aileye, yere veya işe ait olup elimden geleni yaparak hayatının tadını çıkarmanın peşindeydim. Burada ise beni hayata bağlayan aidiyet duygusundan uzaktım. Sanki bir misafirdim. Evet, bu doğru bir tanım olmuştu. Bu dünya da bu insanların hayatında misafirden başka bir şey değildim. Henry'i düşününce istenmeyen misafirde olabilirdim. 

Eve geldiğimizde arabacı bir an arabadan inip demir kapıyı açtı bende yanımda oturan Sarah ile beraber çocukları uyandırdık. Uyku mahmuru olsalar da odalarına yürüyerek çıkacak kadar kendilerine gelmişlerdi. Ben çocukları giydirirken Sarah iki kere gidip gelerek aldığımız kıyafetleri odaya taşıdı. 

"Sarah git dinlen çok geçmeden yemek hazırlama işine gireceksin bu kıyafetleri sonra yerleştirirsin," dedim Clara'nın geceliğini giydirirken. Gelmeden önce ona ailelerin gidebildiği bir restoranda yemeklerini yedirmiştim. Şimdi rahatça uyuyabilirlerdi. Sonunda mücadele etmiştim ama iki çocukta yataklarında yeniden uykuya dalmışlardı. 

Odalarındaki pencereden havanın karardığını görebiliyordum. Çocukların odasından çıkıp ağır adımlarla kendi odama ilerledim. Benim kapının çaprazında Henry'nin odası vardı. Kapılı kapıya bir süre baktım. Onun arkadaşı olmam son söylediklerimden sonra mümkün değil gibi gözüküyordu ama çocukların kıyafetlerini nasıl açıklayacaktım? Her ne kadar ben yapmamış olsam da bu adam gerçekleri bilmeyi hak ediyordu. Aklımı kurcalayan bir soru da yazar yazdığı için mi tüm bu iyilikleri ve fedakarlıkları yapmıştı yoksa kendi içinden gelerek mi? Ah bu konular beni zorlayacaktı o yüzden düşünmemeye karar verdim ve kendi odama girdim.  

Akşam yemeği için üzerimi değiştirmem gerekiyordu. Her nasılsa bu insanların evde giydikleri kıyafet ile dışarı çıkacak kıyafetleri arasında kullanım rahatlığı adına oldukça fark vardı. Korse ise tamamen giyemeyeceğim bir parçaydı ve şükür ki Addie Ruth'un ince bedeni buna ihtiyaç duymuyordu. Bende meraklısı değildim.

Aklımda hala doktorun elbiseyi kime aldığı vardı. Acaba Bayan Lavender'dan önce bir sevgilisi vardı da kitapta ben mi dikkat etmemiştim? Hayır, öyle bir şey olsa bile hatırlardım. Derin bir iç geçirdim. Huzurlu hissettiğim tek zamanlar çocukların yanında olduğum zamandı ama ne yapıp edip buradan gidecektim. Eşim, ailem hepsi benim ardımdan yas tutuyor olmalıydı ama ölmüş olamazdım değil mi? Belki de ölüme yakın bir tecrübeydi ve ben komadaydım. Şu her şeyi görebilen çingene kadına gitmek istiyordum. O bana belkide yardım edebilirdi.

Sonunda zor olsa da günlük elbiselerden birini giymiş, saçlarımı her zamanki gibi örmüştüm. Sonunda lekeli aynanın önünden kalktığımda aşağıya inmek için kendimi toparladım. Henry Blake aslında bana kızgın değildi. İçinde olduğum bu bedene kızgındı. Ondan çekinmem gereken hiçbir şey yapmamıştım.

Ama piknikten sonra kadınların benimle iletişim kurmaması canımı sıkıyordu. Onlar benim kaçış rotamda önemli birer noktaydı. Yeniden aralarına davetsiz katılmam cesur ve mahcup bir kadından takıntılı ve sinir bozucu bir kadına dönmeme neden olurdu. Hala onlardan umudumu kesmemiştim ama fazlasına da sahip değildim. Kapıya doğru yürürken kendime inanmaktan başka yapacak bir şey kalmadığını fark ettim. Eğer pes edersem o zaman ölüm beni kollarına alacak, tutkulu bir sevgili gibi asla bırakmayacaktı. Merdivenlerin başına geldiğimde biraz sendelesem de kendimi toparladım. Bir insanın güçlü olması o kişinin korkmadığı anlamına gelmiyordu. Asıl güç korkmana rağmen ilerlemekti. Bende kesinlikle yerimde duracak değildim.

Doktorun KarısıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin