Evi özlemiştim.
Ama at arabasında yolculuk yapmayı asla.
Üstelik Henry geride kaldığı için eve dönmenin sevinci de içimde buruktu. Onsuz geçen günlerin düşüncesinden hoşlanmıyordum. Elimi karnımdaki ufak tepeye koyduğumda yüzümde oluşan gülümsemeye engel olamadım.
Clara'da elimdeki bez bebeği sallıyordu. Aslında oldukça güzel oyuncaklar vardı ama benim artan kumaşlardan yaptığım bez bebekle oynuyordu. Sonra meraklı bakışlarını bana çevirdi.
"Anne kardeşimiz olunca bende onu böyle uyutabilir miyim?" diye sordu bir yandan kucağındaki bebeği sallarken. Onun güzel yüzüne baktığımda gülümsemem genişledi.
"Bebeği kollarında sallamak için daha küçüksün bir tanem ama kardeşinin ihtiyaçlarını giderirken bana yardım edebilirsin," dedim uzanıp saçlarını yavaşça okşadım.
Allan küçük bir adam gibi oturmuş, tüm ciddiyeti ile bizi izliyordu. "Eğer erkek olursa onunla at binebilirim değil mi?"
Ona bakıp gülümsediğimde kendimi zor tutuyordum. Bu çocukları deli gibi seviyordum. Sarah'ta benimle aynı duyguları paylaştığına emin olduğum duygularla ikizlere bakıyordu.
"Peki ya kız olursa Allan üzülür müsün?" diye sordum merak ederek. Allan her ne kadar Clara ile yakın olsa da bir arkadaş hasreti çektiğini görebiliyordum. Eğitim için akademiye gidene kadar evde kalacağı için mutluydum. Çocuklar büyüdükçe evden gitmeleri o kadar yakın oluyordu. Üstelik Clara'yı da eğitim almak için gönderme niyetindeydim. İkisi de çok zeki çocuklardı. Yine de onlar gidene kadar bol bol vakit geçirecek güzel anılar yaratacaktım.
Allan bir an düşündü. "Eğer kardeşim kız olursa onunla da oynayabilirim anne ama onu hep koruyacağım," dediğinde onun o ciddi yüzünü öpücüklere boğmak için uzanıp kucağıma çektim. Benim bu hareketime kıkırtılarla gülerken Clara'da hemen yanıma yaklaştı. Ona da sarılıp arabanın içini neşeli kahkahalarla doldurmasına neden oldum.
Mutluydum.
Ama içimde tuhaf bir his vardı. Sanki bir şeyler olacakmış gibi. Henry'nin bir sorun olmadan geri dönmesini diliyordum. Savaşta gördüğüm cansız bedenler kabuslarım oluyordu. Onun kollarının arasında olmadan kabuslardan nasıl uyanacağımı bilmiyordum.
Akşam saatlerinde sonunda bahçemize girdik. Sanki bütün ağaçlar gelişimizi kutluyormuş gibi esen rüzgarla neşeli bir dans tutturmuştu. Evin kapılarını büyük bir anahtarla açıp içeri adım attığımda beni karşılayan temiz bir hava oldu. Oysa kullanılmayan evin toz ve rutubet kokacağını sanırdım.
"Doktor gitmeden önce kasabadaki yaşlı bir çifte evin bakımlarını yapması için para ödemişti," dedi Sarah benim şaşkınlığımı görünce.
Gülümsemeden edemedim. "Her zaman her şeyi düşünüyor değil mi?" Onu sevmeme neden olan o kadar şey vardı ki hangi biri diğerinden daha önce geliyordu emin değildim.
Eşyaları taşıtıp mobilyaların üzerindeki kumaşları çektim. Toz kalktığında öksürük krizi geçirsem de evde olduğum için memnundum. Camı hafif kırık pencereyi, gıcırdayan üçüncü basamağı, rahatsız sandalyeleri bile özlemiştim.
Sarah hemen mutfağa girerek gelen yeni aşçıya malzemelerin yerini gösterdi. Yoldan gelmiştik ve karnımız açtı. Yemek hazırlanana kadar çocukların sandıklarında duran eşyaları dolaplarına yerleştirdim. Sarah yemekten sonra yapacağını söylemişti ama o da en az benim kadar yorgundu ve bir de mutfakta yemek yapmakla uğraşıyordu. O yüzden tek kelime etmeden eşyaları yerleştirdim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Doktorun Karısı
FantasyÖlümü ona bir aile getirdiğinde hangi yolu seçmelidir? Harika bir evliliği, düzenli bir işi, mükemmel olarak adlandırabileceği bir hayatı vardı. Ama bir gün bir kaza bunları ellerinden aldı. Gözlerini açtığında kendini Doktorun Karısı adlı kitapt...