29. Bölüm "Gerçekler Uzun Süre Saklı Kalmaz"

19.5K 2.3K 466
                                    

Romana girdiğim andan bu yana başıma gelebilecek her olayı düşünmüştüm ama zindana düşebileceğim aklımın ucundan geçmemişti ama şimdi buradaydım. 

Henry. Bana bunu neden yaptığını anlamıyordum. O kadar yanımda olmasına rağmen tek kelime etmemesi tuhaftı. Her ne yaşanıyorsa bana güvenmediği kesindi. Derin bir nefes aldım ve bunu yaptığım için kendime lanet ettim. Çürümüşlüğün kokusu ciğerlerime dolmuştu tabi insan dışkısının kokusu da. Sakin kalmaya özen göstermeli plan yapmalıydım. Buradan çıktığım an arkama bile bakmadan kaçacaktım. 

Tabi çıkabilirsem. 

O an gözlerimin önüne çocuklar geldi. Tanrım, onları nasıl geride bırakacaktım? İki küçük olmadan buradaki hayatı nasıl devam ettirecektim bilmiyordum. Fakat geride kalma seçeneğimde pek yokmuş gibi görünüyordu. Bu insanlar sebep ne olursa olsun bana güvenmediklerini çok açık bir şekilde göstermişti. Sadece bunun sebebinin ne olduğunu bilmiyordum. 

İçeriye doğru bir şey atıldığında çürümüş ahşap banka büzüldüm. Sonra atılan şeye baktığımda bunun bir ekmek olduğunu gördüm. Belli ki bozulmuş bir ekmekti. Onu alıp zor durumlar için saklasam mı bilemiyordum ama midem inanılmaz bulanıyordu. Üzgün müydüm emin değildim ama emin olduğum tek bir duygu vardı.

Nefret. 

Zindana ne zaman geldiğimi bilmiyordum bir penceresi olmadığı için günün hangi saatinde olduğumuza dair bir tahminimde yoktu. Prens daha içeri girer girmez beni tutuklatmıştı ve ne zaman biri gelip akıbetimi anlatacaktı onu da bilmiyordum. Ayaklarımı kendime doğru çekip başımı dizlerime dayadım. Planlı olmalı ve kendimi karşılaşabileceğim sorunlara hazırlamalıydım. Düşünmeliydim... Bir şeyler bulabilirdim...

Bir fısıltıyla gözlerimi açtım. Ahşap bankta resmen uyuyakalmıştım. Bazı insanlar sorunlarından kaçarken kendini uykunun kollarına bırakırdı. Bende o insanlardan biriydim sanırım. Karanlıkta sabah mı gece mi olduğunu bilmeden yatarken o fısıltıyı yeniden duydum.

"Addie.."

Sanki ışık varmışta rahatsız oluyormuşum gibi gözlerimi kapattım. Sesin sahibini tanımıştım tabi, nasıl tanımazdım.

"Addie uyan," dedi çaresiz bir fısıltıyla. Onunla konuşmalıydım. Belki vicdan azabı çekiyorsa bana neden bunları yaptıklarını anlatabilirdi ama o adamla konuşmak içimden gelmiyordu. 

"Git buradan," diye patladım. "Konuşman gereken zaman sustuğun gibi o çeneni kapa doktor."

Derin bir soluk aldı sonra bundan pişman olmuş gibi öksürdü. "Bak Addie bunu yapmaması gerekirdi. Ben, ben böyle olacağını düşünmedim. Lanet olsun." Sesi zindanda yankı yaptı. Demirlerden gelen ses onun tekmelediği anlamına geliyordu. Umarım ayağı kırılmıştır. 

"Bak Addie daha fazla konuşamam ama şunu bil ki ben sana güveniyorum," diye rahatlatmaya çalıştı beni.

Onun söyledikleri karşısında kahkaha atmaktan kendimi alamadım. "Bana olan güvenini çok farklı şekilde gösteriyorsunuz Bay Blake," diye laf çarptım.

"Bugün seninle prens eşliğinde görüşeceğiz, o zaman bunları sana söyleyemeyeceğimden geldim," dedi telaşla. Sesinin arada uzaklaşmasından gelen olup olmadığını kontrol ettiğini anlayabiliyordum. Burada görülmek istemediğini anlayabiliyordum veya burada görünmesi benim aleyhime olabilirdi. Umursamıyordum.

"Sadece git doktor, senin bana söylediklerin umurumda değil," deyip dişlerimi sıktım.

Bir süre o kadar sessizlik oldu ki onun gittiğini düşündüm. Sonunda onunla konuşmayacağımı anlamış ve uzaklaşmıştı. Onun bu gidişi nefretimi körüklerken hayal kırıklığımı daha da derinleştirmişti. Aramızda yaşanan onca anının bir yalan olduğunu her saniye daha da iyi anlıyordum ama sonra onun sesini yeniden duydum. 

Doktorun KarısıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin