Doktor sonraki birkaç saat Adrian'ın hatırladıkları hakkında konuştu. Bu süreçte kimse benimle ilgilenmiyorken yaptığım işe yeniden sarılmıştım. Tabi bir farkla. İnsanlar bana bakıyor, doktorun yardımcıları hakkımda aralarında fısıldaşıyordu. İyi bir şey mi yapmıştım yoksa başımı daha fazla belaya mı sokmuştum emin değildim. Gözleri sarılı bir yaralanın ellerindeki kanı temizlerken doktorun yapamadığı bir şeyi nasıl yapabildiğimi anlamaya çalışıyordum. Burada yaşamamıştım. Bir roman olarak bildiğim bu dünya bir tarihe sahipti. İnsanlar belki benim ne olduğumu bulabilirdi.
Bir dakika.
Burada büyü gücü olan ben değildim o halde Addie Ruth'un gücü olmalıydı. Sonuçta buraya göç eden ruhumdu. Sıradan bir insanken nasıl olurda büyü gücü olan biri olabilirdim ki?
Kafamdaki sorular dönüp dururken revir çadırının girişinde bir kalabalık grubun sesini duydum.. Dönüp baktığımda üstündekilerle uyumuş gibi görünen Veliaht prens bana doğru yürüyordu. Gözleri yorgun bakıyordu ama dudaklarında her zamanki alaycı ifade vardı.
"Bayan Addie duyduğum kadarıyla zihin yoluyla bir askerimizi iyileştirmişsiniz."
İşte yine yapıyordu. Benden şüphe duyuyordu. Sesindeki alaycılığın ardında ki sorgulayan tonu duyabiliyordum. Elimdeki bezi bırakmadan işime devam ettim. Prens olabilirdi ama savaş halindeydik ve benim yapmam gereken bir iş vardı.
"Merak ettiğiniz buysa," dedim sert bir tavırla. "Ne yaptığımı bilmiyorum ama onu iblis tohumundan kurtardığımı söylüyorlar. Daha ayrıntılı doktor ile konuşursunuz." Bir an önce başımdan gitmesini istiyordum ama o bir adım daha atıp bez tutan elimi bileğinden yakalayıp beni kendine doğru çekti. O kadar şaşırmıştım ki dengemi kaybedip ona bir adım yaklaşıp başımı kaldırdım. Gözleri oldukça yakınımdaydı.
"Her zaman doğruları söylüyorsunuz Bayan Addie ama neden sizin hakkınızda düşünmeden edemiyorum?" Kafası karışık gibiydi. Gözleri merakla yüzümü inceliyordu. Sanki yara alıp almadığıma bakıyor gibiydi.
Tutuşundan rahatsız olup kendimi geri çektim. "Sizin endişeniz benim yalan söylemem değil Prens Jason. Sizin endişeniz yanlış bir insana hissetmemeniz gereken duygular. Umarım bunun etkisinden kısa zamanda kurtulursunuz," dedim açık olmasa da net konuştuğumu düşünüyordum.
Prens Jason önce kaşlarını çattı ve bana kızacağını düşündüm. İçimde ufak bir nokta yanlış anladığımı düşünüyordu ama o kahkaha atmaya başlayınca bu adamla konuşacak kadar sağlam sinirlerim olmadığına karar verdim.
"Karım bu kadar komik ne söylemiş olabilir?" diye sordu doktor yanımıza gelerek. Güçlü kolunu uzattı ve belime sarılarak beni kendine çekip yanına bastırdı. Saçımdan öpmeyi de ihmal etmedi. Bu adam etrafta kim olduğunu umursamadan sevgi gösterilerine bayılıyordu.
"Ah Henry karın bana ağzımın payını veriyordu," dedi gülen gözlerle. Daha samimi bakan gözlerdi bunlar artık. "Onu kaçırdığım için kendime lanet edeceğim. Onu sıkı tutsan iyi olur Henry. Biraz bile uzaklaşmasına izin verirsen onu kraliçem yapmak için elinden alırım."
Prensin ağzına sağlam bir yumruk atsam acaba beni nasıl infaz ederlerdi? Ama o anda endişelendiğim kendi tepkim değil, doktorun tepkisiydi.
Doktorun bir an patlamasını bekledim ama hayır o da gülüyordu. "Benim karım bir eşya değil. Beni istemediği bir gün gelse bile -ki bu ben nefes aldığım sürece mümkün olmayacaktır- sana gelmek istemeyebilir. Özellikle sen onu alınıp bırakılan bir eşya olarak görürken."
Prens gözlerini devirdi. "Sanırım haklısın," dedi geçiştirir gibi. Sonra yüz ifadesi ciddileşti. "Kaysen Krallığı tahmin ettiğim gibi iblislerle saldırıyor. Karının bu saldırıda yaralanan birini tedavi ettiğini duydum."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Doktorun Karısı
FantasiaÖlümü ona bir aile getirdiğinde hangi yolu seçmelidir? Harika bir evliliği, düzenli bir işi, mükemmel olarak adlandırabileceği bir hayatı vardı. Ama bir gün bir kaza bunları ellerinden aldı. Gözlerini açtığında kendini Doktorun Karısı adlı kitapt...