5. Bölüm "Bir Gün Batımı Kadar Güzel ve Ulaşılmaz"

20.1K 2.1K 99
                                    

İnsan için en büyük işkencenin çeşitli fiziksel yaralanmalar olduğunu düşünürdüm eskiden. Canımın yanmasını istemediğim gibi başka bir insanın canının yandığını da görmek istemezdim. Ahmet ile haberleri bile izleyemezdim ki bunun için bana kızardı. Hayat buydu ondan saklanarak olan olayları olmamış gibi davranamazdım ona göre. Her ne kadar nefret etsem bile onunla haberleri izlerdim. Belki abartıyordum ama dünyada ki kötülük bazen nefes almamı engelliyordu.

Ama şimdi işkence benim için farklıydı.

Uyurken kendimi evimde kahvaltı hazırlarken görüyordum. Bir yandan mutfağı dağıtırken diğer yandan eşimin ve benim sevdiğim kahvaltılık atıştırmalıkları hazırlıyordum. Ahmet uyanıp mutfağa geldiğinde her zamanki gibi dağınıklığıma kızıyor ama o tatlı gülümsemesi ile gözlerime bakarken onu ciddiye alamıyordum. Gülüşünü ne zaman görsem nefesimi keserdi. Sonra iki adımda yanıma ulaşıyor ve kollarını arkamdan belime sarıyor. Boynumda onun dudakları, yüzümde bir gülümseme daha harika bir sabah olamaz diye düşünüyorum.

Sonra...

Gözlerimi açıyorum ve yeniden kendimi o kasvetli odada görüyorum. Ben gerçekten öldüm mü bilmiyorum. Eşimin ve ailemin hayatlarına devam edip etmediğini bilmiyorum ama sanki ben değil de onlar ölmüş, dünyada beni tek başıma bırakmışlar gibi hissediyorum. Üstelik bilmediğim bir dünya. Kurgu olan bir dünya.

Kendime gelmeye çalışırken odayı inceliyordum. Şöminenin sıcaklığı tüm odaya yayılmıştı. Kendimi zorlama gereği duymadan başıma gelenleri hatırladım. Acaba ne kadar süredir uyuyordum? Gözlerimi odanın etrafında gezdirmeye başladığımda yatağım ucunda uyuyan adamı gördüm. Henry Blake yatağın yanındaki sandalyede oturmasına rağmen başını yatağın üzerine koymuş ve öyle uyuya kalmıştı. Onu yanımda görmek şaşırmama neden oldu. Daha gelmesine zaman vardı. Yine de şimdi yatağımın yanında uyuyordu. Birden gözlerimden yaşlar boşalmaya başladı. Eşimi özlemiştim. Bana soğuk, yargılayan nefret dolu gözleri değil, sevgi ve şefkatle bakan gözleri özlemiştim.

Kendime gelmeliydim. O an ayağıma doğru bakışlarımı çevirdim. İlk zaman verdiği acıyı vermiyordu ağrı ama yine de sarılıydı ve zonkluyordu. His olması güzel bir şeydi. Bu ayağımın hala bana ait olduğunu gösterirdi. Biraz kımıldatmak istediğimde bacağıma giren ağrı ile dudaklarımın arasından bir inilti çıktı. Henry'nin uyanması için bu yeterli olmuştu. Hemen yataktan başını kaldırıp uyku mahmuru gözlerini bana dikti.

"Ağrın mı var?" diye sorup cevap beklemeden elini bacağıma uzattı. Gözleri kızarmıştı. Yorgun olduğunu görmek için dahi olmaya gerek yoktu. Saçları bütün gece burada olduğunu kanıtlar derecesinde karışıktı. Onun bu kadar ilgili olması şaşırmama neden oldu. Her ne kadar oğlu yerine yaralansam da onun bunu bilmesine imkan yoktu. Onlara ormana götürdüğüm için bana kızması bile gerekirdi.

"Ben iyiyim sorun yok lütfen gücünü harcama," dedim elimden geldiği kadar hızlı bir şekilde. Her ne kadar büyü gücüyle harikalar yaratsa da sonuçta kendi enerjisinden gücünü alıyordu. Yine de elini uzattığı yerden çekmedi ve bacağımı hafif bir sıcaklık sararken bedenimin rahatladığını hissettim.

Önce bakışları ayağımdaydı. Şöminenin sıcaklığı ve iyileşmenin verdiği o rahatlık bedenimin mahmurlaşmasına neden oldu. Uykudan uyanmama rağmen gözlerim yeniden ağırlaşmıştı. Bir an uyuduktan sonra göreceğim o rüyaları düşündüm. En çok özlediğim insanlarla gördüğüm rüyalar. Korkuyla gözlerimi ardına kadar açtım.

"Yapma," dedim ağlamaklı bir sesle. Dudaklarım titriyor kelimelerin çıkmasıyla gözyaşlarımın serbest kalacağını biliyordum. Henry bana baktığında kafası karışmış gibiydi. Gözlerinin arkasında ise çok tanıdık gelen ama çıkaramadığım bir duygu vardı. Bana acıyordu. Ah bu kesinlikle onun için yeni bir şeydi.

Doktorun KarısıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin