18. Bölüm "Aile Bağları Çözülmesi İmkansız Bir Düğümdür"

18.7K 2K 262
                                    

Kadının yanından çıkıp çayırı yürümem ve atı alıp binerek yola çıkmam sanki bir rüyanın içinde gerçekleşmişti. Hayır, rüya değil bir kabus. Buraya gelirken taşıdığım umutların cenazesi vardı gönlümde. Geriye dönemezdim. Artık ailemle olamazdım. Neden? Bunlar neden benim başıma gelmişti? Bu kadar kötü bir talihi yaşamak için ne yapmıştım?

Atı geldiğimden daha hızlı sürüyordum şimdi. Onu yönlendirmiyordum. Aslında nereye gittiğinin de bir önemi yoktu. Sadece uzaklaşmak istiyordum. Kendimden, herkesten, her şeyden olabildiğince uzaklaşmak hatta yok olmak. Sevdiğim insanların yanında değildim neden yaşacaktım neden? Elbiseme sakladığım şişe sanki alevdendi ve olduğu yeri yakıyordu. Onu uykudan önce alıp rüyamda ailemi ve eşimi görebilirdim. Sadece veda için. Onlardan ayrılabilmek için. Bunu yapabilir miydim? Kendimi çok güçsüz ve çaresiz hissediyordum. Yüzüme vuran rüzgardan anladığım kadarıyla hala ağlıyordum. Gözyaşlarım kuruyacak gibi değildi.

Kadının söylediklerine neden inanmalıydım. Belkide bana yalan söylüyordu. Hem romanda anlatılan kadın değildi o ama bir an baktığımda da ona benziyordu. İçeride bana ilizyon gösterecek bitkiler yakmış olabilirdi ama neden onun doğruyu söylediğini hissediyordum? Neden kalbimde bunun şüphesini taşıyamıyordum. Belkide daha o gün arabanın çarpmasıyla gözlerim karanlığa kapanırken öldüğümden emin olduğum içindi.

Ya da kadının benim gerçekliğimi bilmesinden emindim bilmiyorum. Her ne kadar onu daha fazla konuşturmak istesemde tek kelime daha etmemişti. Sonra kendi iradem dışında yürürken bulmuştun kendimi. Bana büyü yapmıştı bunu biliyordum ama kalsam ve onu zorlasamda bana daha fazla bir şey söylemeyecekti.

Bütün bunların rüya olmasını nasılda isterdim.

O an batan güneş ışıkları dikkatimi çekti. Çocuklar beni merak ederdi. Onlar benim çocuklarım değildi ama yine de onca acının içinde onları umursuyordum. Onların bir günahı yoktu. Ama benmim durumumda kimin günahı vardı ki? Yine de geç kalmak istemiyordum. Üstelik bu gece yapmam gereken bir şey vardı. Kalbimin sıkışmasına neden olsa da yapmalıydım. Onları görmeliydim.

Sadece yok olmak istiyordum. Bir buhar gibi havaya karışmak. Ama her şeyden önce ailemi rüyada da olsa görmek istiyordum.

Sonunda hava kararmadan evin bahçesine girdiğimde hem maddi hem manevi çökmüştüm. Bedenim ağrıyordu. Kalbimden bahsetmek bile istemiyordum. Attı hem arabacı hem seyis olan adama teslim ettikten sonra eve doğru sarsak bir adım attı ama kapı ardına kadar açıldı ve Clara koşarak bana doğru geldi. Daha onu durduramadan bacaklarıma sarılmıştı bile.

"Anne neden bu kadar geç kaldın," diye sordu ağlamaklı bir sesle. Uzanıp onun saçlarını okşadım. Dudaklarıma zorda olsa bir gülümseme kondurdum. Allan'da kapının eşiğinde durmuş bana endişeli gözlerle bakıyordu. Onları terk edeceğimi mi düşünmüştü?

"Sadece," dedim akmak üzere gelen gözyaşlarım tutmak için derin bir nefes aldım. Çocukların önünde ağlayarak onları korkutmak istemiyordum. Kar kokusunun yoğun olduğu havayı içime çektim. "Sadece işim uzun sürdü Clara hadi içeri girelim annen yorgun," dedim ve minik elinden tutarak kendimle beraber onuda eve doğru götürdüm. Eğer onun eli olmasaydı eve kadar böyle dik bir şekilde yürüyebilir miydim emin değildim.

Akşam yemeğini es geçip odama çıkmak bir an önce uyumak istiyordum ama çocuklar hala endişe ile bana bakarken bunu yapmamam gerektiğini anladım. Üzerimi değiştirdim ve akşam yemeğinde çocuklara katılmak için aşağıya indim. Akşama dair tek tesellim Henry'nin yemeğe gelmemiş olmasıydı. Muhtemelen bir hastayı ziyarete daha gitmişti. Geç kalması beni memnun etmişti onun yanında rol yapmak istemiyordum. Çocukların neşeli konuşmalarını elimden geldiğince dikkatle dinledim ama aklım hep odada çekmecemde beni bekleyen şişedeydi. Kadının söyledikleri durmadan beynimde dönüyor ve önümde ki kuzu etine midem bulanarak bakmama neden oluyordu.

Doktorun KarısıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin