50. Bölüm "Ne Bir Dost Ne Bir Aile Ölene Dek Yalnız"

10.6K 1.4K 85
                                    

Sinirlerim iyice gerildi. Bu adamla aynı odada falan kalmayacaktım. Hızla kapıya doğru ilerledim ama çok geçmeden Dix kapıyla arama girmişti. 

Kırmızı gözleri sanki alev almış gibiydi. "Nereye gittiğini sanıyorsun?"

İşaret parmağımı uzatıp parmak ucumla göğsüne vurdum. "Ben evli bir kadınım. Seninle burada kalmamın imkanı yok," dedim tek tek kelimelerin üzerinde durarak. 

Sanki ben sinirle konuşmamışım, öfkeden köpürmüyor muşum gibi sakin bir tavırla "Biz evlilik bağına inanmayız," dedi. 

Bıkkın bir halde nefesimi verdim. Başını yana eğip bana bakan "Beni senin düşüncelerin ilgilendirmiyor, ben evliyim." Sonunda o kadar çok bağırmıştım ki kendi kulaklarım bile acımıştı. 

"Sesini kes, seninle sevişecek değilim. O kadar düşmedim. Yatağıma kendi rızasıyla girecek onlarca kadın var." Gömleğini açmak için düğmelerine uzandığında arkamı döndüm. "Buradan çıkarsan ve yanında olmazsam başın belaya girer. Fark ettiysen insan iblis karışık bir kamp burası. Güvenli bir halde eşine dönmek istiyorsan sus ve yat."

"Aman ne büyük bir yardımseverlik koca kafalı adam." Şöminenin yanına gidip donan bedenimi ısıtmaya çalıştım. Sadece Leydi Lavender ile konuşmak istemiştim. Doktor ile olan ilişkisine dikkat etmesini. Sonuç olarak ormandan hem  de kampın dibinden kaçırılacağımı nereden bilebilirdim. Oysa o kadar sessizce gitmek için elimden geleni yapmıştım. Eğer bir film veya kitapta böyle bir karakter görsem ne kadar salak derdim. Oysa her şey göründüğü gibi değildi. 

Kumaş sesleri arasından Dix'in sesini duydum. "Seni esir alan adama daha saygılı davranman gerekmez mi"

Pofurdadım. "Hayatını kurtaran bir insana daha iyi davranman gerekmez mi?"

Sonunda bir şeyler giydiğini duyduğumda arkamı dönüp yüz yüze geldim.  Bana bakarken yüzünde alaycı gülümsemesi vardı. Dışarıdakinin aksine daha rahat bir yüz ifadesine sahipti. "İyi davranıyorum işte. Zindan yerine benim odamda benim yatağımda yatacaksın."

"Uyumak istiyorum," dedim başka bir konuya geçerek. Bedenim yorgundu. Başım dönmeye başlamıştı ve karnımın aç olduğunu biliyordum. Uyumak midemin de durulmasına neden olacaktı. Bu insanlardan yemek almak istemiyordum. 

Dix bir bana bir de yatağa  baktı. Yatağa yatmamı işaret ettiğinde bir adım geriledim. Dix'in yüzünde herhangi bir kötü niyet belirtisi yoktu ama neden ona güvenecektim ki? 

"Umarım o yatakta sen olmayacaksın."

Dix omzunu silkti. "Başka yerde uyuyacak değilim. Çok istersen yerde yatabilirsin,"  dedi ve yatağa yerleşip kürkü üzerine serdi. 

Bir an Dix'in yattığı yatağa sonra da taştan olan yere baktım. Donacak olsam da yerde yatmayı tercih ederdim. Hemen yatağın üzerinden fazla kürkleri alıp ateşinin önüne serdim.  Sonrada yatıp fazla kalan kısmı üzerime serdim. Hala soğuk geliyordu ama fena değildi. Eğer hastalanırsam doktor beni iyileştirirdi. Bir an onun yüzü zihnimde belirdiğinde gözlerim doldu. Bu kitabın sonu yok muydu? Ne zaman yaşanılanlar bir düzene girse ve hayatımız sıradan olarak nitelendirebileceğimiz şekilde olsa büyük bir olay başımıza geliyordu.

Gözlerimi kapattım ve Doktor ile yatağımızda olduğumuzu düşündüm. Bana arkadan sıkıca sarılmış boynumdan öptüğü o anlar. Yakında gelecekti biliyorum. Leydi Lavender'ı bir şekilde konuştururdu. Bensiz duramazdı. Sadece tek dileğim başına bir şey gelmeden beni buradan almasıydı. 

Ne zaman uykuya daldığımı bilmiyordum. Ama büyük bir ağacın altında otururken esen rüzgar saçlarımı aheste aheste hareket ettiriyordu. Üzerimde pembe tüllerle bezenmiş bir elbise vardı. Buraya daha önce gelmemiştim. Rüyamda olmaması gerekirdi. Ağaca tutunup  ayağa kalktığımda dalların çıkardığı sesleri huşu içinde dinledim. Burası uçsuz bucaksız görünen bir araziye benziyordu. 

Doktorun KarısıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin