Gerçek eşim.
Diyemezdim tabi ama bana mavi gözlerini dikmişken onu duymazdan da gelemezdim. Beni durmadan sorgulayan biriydi ve cevap vermemek gibi bir seçeneğim yoktu.
Bakışlarımı ondan çevirip pencereden dışarıya baktım. Biri kalın perdeleri aralamıştı ve kış mevsiminde olmamıza rağmen aydınlık olan manzaraya baktım. Oysa aklım tamamen başka bir yerdeydi.
"Değer verdiğim birisi," dedim sadece. Onun bu konuyu daha fazla deşmesini istemiyordum. Bir an önce kapıyı açıp gitmesini bekledim ama herhangi bir ses duymuyordum. Bakışlarımı da çevirmeye cesaretim yoktu.
"Bu yüzden mi benden boşanmak istedin. Sevdiğin adam yüzünden mi?" diye sorduğunda şaşırmadım. Açıkçası mantığı olan her insan bunu çıkarabilirdi. Derin bir nefes aldım ve bana kızgınlıkla bakacağını düşündüğüm adama döndüm ama o sadece meraklıydı. Sanki birazda düşünceli.
Yutkundum. "Hayır," dedim içimdeki ağlama isteğini bastırarak. "O, aramızda değil." Evet, benim dünyamda kalmıştı. İstesemde ona ulaşamayacağım bir dünyada. Şimdi onsuz ayakta kalmaya çalışıyordum.
Henry tek kelime etmeden sadece kısaca başını salladı ve "Üzgünüm," dedi ardından odadan çıktı. Ne için üzgün olduğunu bilmiyordum. Kalbimde bir sevginin var olduğunu bilmeden benimle evlenmek istemesine mi yoksa bu romana kısılıp kalmamamı. Her ne kadar gerçekten Addie Ruth olduğumu bilmese de ben onun için üzgün olduğunu düşünecektim ve elimden geldiği kadar kısa sürede bu ailenin gerçek annesini bulup onları bir araya getirecek ve yanlarından ayrılacaktım.
Gözlerim uykudan kapanırken o adamın bedenime bir şey yapmış olabileceğini düşündüm. Belki de su da uyku ilacı falan vardı. Ne olduğunu tam olarak bilmesemde uyku bedenimi ele geçirirken son düşündüğüm yine eşim olmuştu.
"Sence canı yanıyor mudur?" dedi meraklı ve hüzün dolu bir ses. Yatağın yanından geliyordu ve nefes alışverişlerini dinlerken iki kişi olduklarını gözüm kapalı anlayabiliyordum.
"Hayır, babam ona o kadar iyi bir tedavi uygulamış ki bir gün boyunca uyumak zorunda kaldı. Kimse için bu kadar güç kullanmadı." Allan'ın sesi kardeşini teskin edercesine fısıltıyla çıkıyordu. Ben uyurken odama girmiş olmalıydılar. Yedi yaşında iki çocuğun az bir sevgi ile korktukları bir insana yakınlaşmaları içimde bir sıcaklığa neden oluyordu. Korkuları sanki geride kalmış gibiydi.
Yavaş yavaş gözlerimi araladığımda ikisi de yatağımdan bir adım uzaklaştı. Yüzlerindeki ifadeye bakılırsa hala Addie Ruth'tan korkmayı bırakmışa benzemiyorlardı.
"Merhaba çocuklar," dedim uyku dolu bir sesle. Clara önce Allan'a baktı ve erkek kardeşinin başını sallaması ile arkasında tuttuğu ellerini öne çıkardı. Minik ellerinde kış olmasına rağmen açan mavi çiçekler vardı. Onların ne olduğunu bilmiyordum ama odaya harika kokuyu onlar yayıyor olmalıydı. Clara yavaşça yaklaşarak yatağıma çiçeği bıraktı.
"Geçmiş olsun bayan Addie," dedi narin sesiyle. Saçları iki yandan örülmüştü ve iri kahvrengi gözleri ile çok tatlı duruyordu. İki çocuğa da sıkıca sarılmak istiyordum.
"Teşekkür ederim Clara ve Allan, beni çok mutlu ettiniz. İkinizde iyisiniz öyle değil mi?"
Çocuklar önce hızla başlarını salladılar. "Sizin düştüğünüzü görünce çok korktum, " dedi Allan yatağa biraz daha yaklaşarak. "Sonra hemen gidip bahçivana haber verdim. Bu sürede Clara korktu ama hiç ağlamadı. Herkesin sizinle ilgilenmesi gerektiğini söyledi."
Gülümseyerek parlak gözlü kıza baktım. "Clara sende abin kadar cesur ve akıllısın. Teşekkür ederim beni düşündüğün için," dedim boğazım düğümlenirken. Bu çocuklar o kadar harikaydı ki sadece sevgiyle sarıp sarmalanmaları gerekiyordu ama ben onlara zarar gelmemesi için elimden geleni yapacaktım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Doktorun Karısı
FantasyÖlümü ona bir aile getirdiğinde hangi yolu seçmelidir? Harika bir evliliği, düzenli bir işi, mükemmel olarak adlandırabileceği bir hayatı vardı. Ama bir gün bir kaza bunları ellerinden aldı. Gözlerini açtığında kendini Doktorun Karısı adlı kitapt...