32. Bölüm "Bitmek Bilmeyen Bir İnanç"

20.2K 2.1K 156
                                    

Çocuklarla geçirdiğimiz vakit sırasında ister istemez bir aileye dönüştüğümüzü fark ettim. Kalbimi sıcacık saran bir histi bu. Sanki hep gün doğumu veya gün batımında yaşıyorduk. Her şey o kadar güzeldi ki bazen yaşadıklarımın ellerimden kayıp gitmesinden korkuyordum. 

Hep kendimi ait hissedeceğim mutlu bir aile kurmak istemiştim. Ahmet'leyken buna oldukça yaklaşmıştım. Bir an onun ismi geçince kalbimde acının ortaya çıkmasını bekledim ama her zamanki gibi olmadı. Artık onu kalbime acı vermeden düşünebiliyordum.  Belki de o hayatımı sonunda geride bırakıyordum. O an oğluyla ahşap bit at ile oynayan Henry'e baktım. O kadar sıcak bir ifade ile gülümsüyordu ki kalbimin daha da hızlı çarptığını hissettim. Bu adamla ne yapacaktım?

Kollarını sıvamış ve kaslı kollarını gözler önüne sermişti. Bir insan koldan etkilenir miydi? Etkileniyordum işte. Bu adamın mükemmel olmadığı bir yeri yoktu ve bu nedense canımı sıkıyordu.  Addie Ruht'da güzel bir kadının bedenine sahipti. Acaba Henry beni gerçek bedenimde görseydi beğenir miydi? Düşüncelerimin farkına vardığım anda irkildim. 

'Hayır Meryem bu adamı kabul etmeyeceksin' dedim kendime ya da 'Hemen etmeyeceksin' diye düzelttim. Prensin emrinden sonra bana her şeyi anlatması ne olursa olsun tedbirli olmama neden olacaktı ve benim tedbirim prensin gözünde beni daha da suçlu gösterecekti. O zaman bir yemin veya doğruları ayırt eden bir büyü kan olmadan sorgulayacak belki de hüküm verecekti. Üstelik Henry'i büyülediğimi düşündüğünden onun itirazlarına kulak asmayacaktı emindim.

Ne kadar kabul etmek istemesem de Henry beni korumak adına en doğru adımı atmıştı. Tabi bu demek değildi ki kendisine hemen eskisi gibi davranacaktım. Beni rahatsız eden bu davranışının hesabını verecekti ve ben savaş konseyine girebilmek için hem Henry'e hem de prense bu konu üzerinden baskı uygulayacaktım. Savaşta her şey mübahtı.

Saatler sonra artık çocuklar yorulduğunda onların yanından ayrılmaya karar verdik. İkisinin de gözlerinden uyku akıyordu. Sarah'a orada olmasına gerek kalmadığını söyledikten sonra onun dinlemeye çekilmesine izin verdim. Odası çocuk odasına bağlıydı. Bu sayede odada bir şey olursa duyabilirdi. Bu içimin biraz olsun daha rahat olmasına neden oluyordu. 

Clara'nın alnından öpmüş, örtüsünü omuzlarına doğru çekerken gözlerim elimin üzerindeki soluk işarete kaymıştı. Prensin söylediğine göre birimizden biri ölene kadar bedenlerimizde kalacak bu iz ona yalan söylememi engelleyecekti. Bunu ilk elden deneyimlemiştim. Bana doktora bir şey hissedip hissetmediğimi sorduğunda ona aklıma gelen ilk şeyi söylemiş ve acı bir şekilde bunun yalan olduğunu keşfetmiştim. Ben bu adama farkında olmadan ne zaman aşık olmuştum?

Bakışlarımı ona çevirdiğimde solgun mum ışığının aydınlattığı odada bana dikkatle baktığını fark ettim. İnanın böyle bir adamın dikkatle size bakması sakin kalmanızı zorlaştırıyor. Sanki koşuşum gibi hızla nefes almaya başlamıştım.

"Odama gitsem iyi olacak sanırım," dedim. Orada biraz daha kalırsam geri dönülmez şeyler yaşayacağımıza emindim. Geriye doğru adım attım ve onun ağır ağır baş sallayarak söylediğimi onayladığını gördüm. Odadan çıktığımda o da çok geçmeden beni takip etmeye başladı. Odama kadar bana eşlik etmesine gerek yoktu ama onunla konuşacak kadar kendimde değildim. Bu adamdan bu kadar etkilenmem normal miydi?

Prensin hazırlattığı odaya yaklaştığımızda odayı bilemediğimden doktor adımlarını hızlandırdı ve geniş, oldukça yüksek işlemeleri olan bir kapının önünde durdu. Altın yaldızlı kulpa uzandı ve kapıyı araladı. İçerideki kumaş, yanan odun ve çiçeklerin kokusu birden burnuma doldu. Odaya girip sıcaklığına kavuşana kadar koridorda ne kadar üşüdüğümün farkına varmamıştım.

Doktorun KarısıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin