23. Bölüm "Zamansız Tanışma"

19.9K 2.2K 561
                                    

İki tane güçlü, yapılı ve sert ifadeli adamın güllerle bezeli odada karşılıklı koltuklarda oturup birbirlerine ölümcül ifadeyle bakmasını kahkaha atmamak için dudaklarımı birbirine sıkıca bastırarak izliyordum. Böyle bir odada iki erkeğin sessiz güç gösterileri oldukça komik duruyordu.

Sarah'ın içiri girmesi ile en azından odaya ses gelmişti ama genç kadın o kadar gergindi ki elindeki tepsiyi bir an düşüreceğini sandım. Hakkı vardı odanın içindeki hava çok gergindi. Sanki bir kıvılcım olsa tüm oda patlayacaktı.

"Beyler bakışmanızı bölüyorum ama lütfen sıcak birer çay için," dedim Sarah onlara yaklaşmakta teraddüt edince.

Henry başını tamam anlamında sallarken prens kestikleri bakışma savaşından sonra pes etmiş bir halde koltuğa yaslandı. Omzunda sadece kanın izi kalmıştı. Arabadaki ölümcül sessizlikte Henry adamın yarasını iyileştirmişti. Prens elini kısa, parlak sarı saçlarının arasından geçirdi. "Benim çaydan çok daha sert bir şeye ihtiyacım var," dedi.

Henry eline aldığı fincanı dudaklarına götürmeden adama ters ters baktı. "Eğer burada ne aradığını söylemezsen kafana sert bir yumruk yiyeceğine emin olabilirsin," dedi sert bir tavırla. Sonra da az önce ülkenin veliaht prensini tehdit etmemiş gibi çayından bir yudum aldı. Aslında ortama kesinlikle viski yakışırdı.

Onların bu tavrı kafamın karışmasına neden oluyordu. Bunlar aralarında ne yaşamışlardıda bu kadar birbirlerine karşı öfke sahibiydiler? Kitapta bununla ilgili bir bilgi yoktu.

Presn Jason karşısındaki adamın tehditini umursamadan alaycı bir gülümseme ile kendisine uzatılan fincanı aldı. "Hala aynısın bakıyorumda, geçen zaman insanı değiştirir derler," Sonra bakışları bana baktı ve bir süre yüzümde gezindi. "Gerçi eşin bana seninle evli olduğunu söylediğinde şaşırmadım değil."

"Neden buradasın?" diye sorusunu yeniledi Henry. Adamın konuşması yüzünde tek bir mimik bile oynatmamıştı. Bana bakmasından rahatsız olmuş gibiydi. Gerçi kim arkadaşının eşine tutkulu gözlerle bakardı ki? Bu adam kitapta okuduğum gibi değildi.

Prens çayından bir yudum alıp yüzünü buruşturdu ve odanın köşesinde gergin bir şekilde bekleyen Sarah'a doğru fincanını uzattı. "Bunun tadı acı biraz daha süt alabilir miyim?"

Sarah karşısındaki kişinin prens olduğunu öğrendiği andan itibaren hareketleri daha tutarsızdı. Sanırım romanda bahsedilen kadar canavar bir adam olmasından korkuyordu. Ne de olsa kendisine karşı çıkan insanları gözünü kırpmadan öldürebilen bir insandı. Bu romanın erkek kötü kahramanıydı.

Sarah'a bakarken ayağa kalktım. "Gerisini ben hallederim sen çocuklarla ilgilen," dedim ve genç kadının benim söylediklerimi daha bitirmeden selam verip odadan çıktığını gördüm. Prens tek kaşını kaldırmış bana bakarken elindeki fincanı süt eklemek için aldım.

"Sanırım hizmetçinizin ödünü kopardım gerçi kimle karşı karşıya gelsem aynı tepkiyi görüyorum," dedi ve bana dikkatli baktığını hissettim. Ensemdeki tüyler diken diken olmuştu. "Gerçi Henry bana karşı her zaman rahattı ve şimdi de siz Bayan Blake, siz benim hakkımdakileri duyduktan sonra benden korkmuyor musunuz?"

Derin bir nefes alıp yavaşça bıraktım. Prens ile Leydi Lavender'ın ilişkisini hatırlamaya çalıştım. Genç kadında ondan korkmuyordu. Hatta onunla arkadaş olmaya çalışmıştı. Kendinde bir şey bulmuş olabilirdi ama bana göre gereksiz yere övünen insanlara korku salmaya çalışarak saygı edinmeye çalışan biriydi. Gerçi romanda karakteri hakkında bir geçmiş hikaye veya neden böyle olduğuna dair bir açıklama yoktu ama yine de ondan korkmuyordum.

Doktorun KarısıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin