Little Star | Changlix ✓

5. Belki birbirimizi gerçekten severiz.

Tuvalette, aynanın önünde dururken avcunun içindeki testi sıktı Felix. Hem heyecandan hem de stresten bayılacak gibi hissediyordu. Fakülteden çıkar çıkmaz soluğu Changbin'in evinde almış, onun kendisine söylediği şifreyle eve girmişti. Yaklaşık iki ay önce öğrendiği evin şifresi Felix için bir güven niteliğindeydi. Changbin şifreyi söylediğine göre kendisine güveniyor olmalıydı değil mi? Sakin olmak adına aralarındaki ilişkinin güzel olan her detayını düşünerek kendini olumlu bir sonuç alacağı hakkında ikna etmeye çalışırken tam anlamıyla ikna olduğunu da söyleyemezdi.

Musluğu açıp ellerini yıkadıktan sonra son kez derin bir nefes alarak kapının koluna uzandı. Yavaş adımlarla koridordan geçerken elindeki testi cebine sakladı. Birden her şeyi Changbin'in önüne itmek istemiyordu.

Koridor bitip görüş alanına koltukta oturmuş, telefonuyla konuşan Changbin girdiğinde sesini hiç çıkarmadan onun yanına ilerledi ve koltuğa yerleşti.

"Eve geldiğim zaman beni rahatsız etmeyin demiyor muyum? Bir kere kendiniz yapın bir şeyi. Her şeyi bana soracak mısınız?" Changbin bıkkınlık dolu bir şekilde konuşup kendisine bakmakta olan kahverengi saçlıya yaklaşıp aralarında mesafeyi kapatırken telefondaki görüşmeye bir son vermek adına "Bırakın şimdi, yarın bakarım." deyip telefonu kapattı.

Kolları anında yanındaki adamın beline dolanırken onun tıpkı geçen günkü gibi gergin olduğunun farkındaydı ancak bu sefer bir şey söyleme gereği duymadı. Israr etmesine rağmen anlatmadığı için yapabilecek bir şeyinin kaldığını sanmıyordu. Üstüne gitmenin yararı yoktu.

"Bir şey mi olmuş?" diye sordu Felix, siyah saçlının konuşmasına ithafen. Elini onun yanağına yerleştirip dudaklarının üzerine bir öpücük bıraktı. Changbin'in gülümsediğini dudaklarındaki gerginlikten anlamıştı.

"Önemli bir şey değil, büronun işleri işte. Biz keyfimize bakalım."

Changbin, yanındaki adamın dudaklarını öptü tekrar. O, Felix'in aksine farklı şeyler düşünüyor gibiydi. Ancak Felix o daha doğru düzgün bir şey yapmadan onu durdurmak adına aklına gelen ilk fikri ortaya attı.

"O zaman şimdi film izleyebilir miyiz?"

"Film mi? O nereden çıktı şimdi?"

"Bilmem... Uzun zamandır film izlemedim. Seninle izlesek güzel olur."

"Sinemaya gitmeyi mi istiyorsun?"

"Hayır, burada beraber izleyelim." dedi Felix. "Romantik komedi bulmuştum bir tane. Fragmanını izledim, çok eğlenceli görünüyordu."

"En sevmediğim tür olduğunu biliyorsun değil mi?" Changbin burnunu küçüğün boynuna sürttü. Felix'in kokusu her zaman onu mest ediyordu ve asla Felix'ten kopmayı istemiyordu. "Sen yanımdayken film izleyecek kadar sakin kalamıyorum."

Kahverengi saçlı, onun yine her an olduğu gibi arzu dolu konuşmasına ve hareketlerine bu sefer karşılık vermedi. Şu an bundan daha önemli şeyler vardı. "Sen yine beni baştan çıkartsan ve beraber-"

"Bugün hiç havamda değilim."

Changbin duyduğu söz üzerine sabır dilenerek kendini geri çekti. Az önceki mutlu ifadesinin kaybolduğu, yoğun bir hoşnutsuzluğun yayıldığı yüzüyle Felix'in yüzüne bakmayı sürdürürken ona ne olduğunu dair aklına gelen tek fikir gittikçe daha çok içine sıkıntı oluyordu.

"Derdin ne senin?" diye sordu. Sesinde yeni yeni beliren öfke kırıntılarını küçük olanın fark etmesi zor olmadı. "Bir derdin varsa söyle de çözelim. Niye böyle garip davranıyorsun? Bu ilişkiyi bitirmeyi düşünüyorsun da söylemekten mi korkuyorsun yoksa?"