21. Babanın annesi beni sevmedi galiba.

2.8K 330 208
                                    

"Yanına gelmemizi ister misin? Çok mu kötü?"

"Hayır, o kadar değil de... ilk defa bu kadar çok ağrıyor sadece." dedi Felix. Yanlamasına yattığı yerde bir kolunu karnına sarıp yüzünü buruşturdu. Yaklaşık yarım saat önce başlayan bu tuhaf ağrı yüzünden ütü masası bile orta yerde kalmış, ütülediği gömleğin yarısını ütüsüz bir şekilde bırakmak zorunda kalmıştı. Changbin'in, kendisinden bir şey yapmasını istediği yoktu ama Felix, ona bir şekilde yardım etmekten keyif alıyordu. Özellikle onun için tatlı yapmak favori aktivitesi sayılabilirdi ki eğer bu lanet karın ağrısı başlamamış olsa çoktan tatlı yapmaya başlamış olurdu.

"Emin misin? Yalnız kalmasan daha iyiydi aslında."

"Changbin gelmek üzeredir zaten. Merak etmeyin siz beni, bu kadar telaş yapacağınızı bilsem hiç söylemezdim."

"Ne demek söylemezdim? Orada bayılıp kalsan haberimiz olmayacak. Kendini biraz bile kötü hissetsen haber vermen gerek."

Hyunjin'in telefondan gelen endişeli sesi onları telaştırdığı düşüncesi yüzünden Felix'i rahatsız etse de, onların kendisine değer verdiğini görmek istemsizce hoşuna gitti. Sahip olduğu arkadaşları yüzünden her zaman çok şanslı hissetmişti ve sürekli olarak neden şanslı olduğunu onlar sayesinde hatırlayıp duruyordu.

"Haber veririm o halde. Teşekkür ederim."

Daha konuşurken duyduğu zil sesiyle kaşlarını çattı Felix. Changbin her zaman kapının şifresini girer, kapıyı öyle açardı bu yüzden şu an onun neden zile bastığını anlamasa da telefondaki arkadaşına "Bir saniye kapı zili çalıyor. Ben seni sonra arayacağım." diyerek telefonu kapattı. Yerinde yavaşça doğrulup karnındaki ağrının hafiflemiş olmasını diledi ancak bir azalma yoktu, canı hâlâ yanıyordu.

"Bebeğim, ne bugün bu acı ben anlamadım ki. Uslu dur biraz, lütfen." diye kendi kendine söylenerek oturduğu yerden tam anlamıyla kalkıp kapıya doğru yürüdü. Bu süre içinde bir kez daha basılan kapı ziline karşı gelen kişinin Changbin olmadığından neredeyse emin oldu. Kapının önünde durdu ve küçük delikten dışarıya bakıp zili çalanın kim olduğunu anlamaya çalıştı ama bu girişimi başarısız oldu. Yaşının bir hayli geçkin olduğu giyinişinden dahi belli olan kadının kim olduğunu bilmiyordu.

Kapının kolunu tutup çevirmeden önce eli refleks olarak karnına giderken yavaşça kapıyı araladı.

Artık kadını daha iyi görebiliyordu. Yüzü resmen çökmüş bir vaziyetteyken morarmış göz altlarıyla hayat enerjisi çekilmiş gibi bir yüz ifadesi vardı. Gözlerinde o kadar yoğun bir yorgunluk vardı ki Felix kadının her an düşüp bayılacağını düşündü. Üzerindeki kıyafetler zaten cenazeden çıkmış gibi simsiyahtı.

Bu kadar yorgun görünen bir kadından zarar görmeyeceğini düşünen Felix kapının arkasından tam anlamıyla çıkıp saniyelik süzdüğü kadınla göz göze geldiği anda saçları beyazlamış kadın sanki bir hayalet görmüş gibi geri adımladı. Onun yüzüne bir anda düşen dehşet ifadesi... tıpkı Changbin'le ilk tanışmalarında onun yüzüne düşen ifade gibiydi.

"Sen... sen? Na-nasıl?" diyebildi kadın derin nefesler alırken. Arkasını bir yere tutunmak ister gibi yoklarken dengesini kaybetti ve Felix'in gözleri önünde saniyeler içinde yere yığıldı. Son anda onu refleks olarak tutmayı başaran Felix onun daha çok kafasını bir yere çarpmamasına dikkat ederek kadının düşüşünü fazlasıyla yavaşlattı.

"Ha-hanımefendi?" dedi istemsizce titreyen sesiyle. Olduğu yere eğilerek ciddi anlamda bayılıp bayılmadığını sorguladı. "Ne oldu cidden iki saniye içinde? Bir şey olmamış olsun lütfen."

Little Star | Changlix ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin