9. Sen baban gibi kimseyi beklemek zorunda kalmayacaksın.

4.9K 453 302
                                    

Birileri baba Minho görmek istiyormuş :')
___________________

Minho "Jihu, iyi misin babacığım?" derken yerde, önünde birkaç oyuncakla oturan oğluna baktı. Minik oğlu bugün çok keyifli görünüyor, doğru düzgün ağlamıyor hatta babasına onun kalbine bir saldırı niteliğinde olan gülümsemelerini gönderiyordu. Minik bebek kucakta olmaya ve sürekli babaları tarafından sevilmeye alıştığı için tek başına durmaya asla gelemiyor, babalarını her an yanında istiyordu. Fakat bugün bu konu için o kadar da inatçı görünmüyordu, oyuncaklarını oynamaya dalmıştı ve son derede sakindi. "Keyfin yerinde bugün belli. Ne oldu da mutlusun?"

Dokuz aylık bebek, duyduğu tanıdık ses üzerine ilgisini önündeki oyuncaklardan çekip babasına döndüğünde Minho sadece bu hareketi yüzünden bile içinde yoğun bir sıcaklık hissetti. Çoğu zaman Jihu'yu kucağına alıp sımsıkı sarılmak istiyordu ama onun küçük ve fazlasıyla narin olan bedeni bunu yapmasının önünde büyük bir engeldi.

"Ne güzel bakıyorsun sen öyle. Özledin mi babayı?" 

Jihu babasının kendisiyle konuştuğunun farkında olarak konuşmak ister gibi anlamsız kelimeler ve agu nidaları çıkartmaya başladığında Minho onun bu haline güldü. Oturma pozisyonundan emekleme pozisyonuna geçip yanına gelmek için yola çıkan oğluna yardım etmeden gelmesini bekledi. Jihu şu sıralar daha aktif hareket etmeye başladığı için Minho onun bir an önce alışmasını istiyordu bu yüzden mümkün olduğunca desteksiz hareket etmesine izin veriyordu.

Küçük elleri bacaklarında hissettiği an gülümseyerek oğlunu kucağına aldı ve onun yanağına uzun bir öpücük bıraktı.

"Doğru söyle Jihu, Jisung baban gibi sen de mi bana aşıksın? En çok ona bağlı olursun diye düşünürken sen benden ayrılmıyorsun." dedi Minho. Bu durumla biraz dalga geçer gibiydi fakat söylediklerinin haklılık payı da vardı. Jihu her iki babasına da mutluluk gülücükleri atıp onların kendisiyle ilgilenmesi için uğraşsa da Minho'ya karşı bazen daha farklı olabiliyordu. En basitinden banyo etmesi gerektiği zaman Minho'yu hep yanında istiyor, o olmadığı zaman ağlayıp duruyordu. Jisung'un bu durum yüzünden başı dertteydi. "Hani nerede Jisung baban? Hiç sormuyorsun onu. Merak etmiyor musun?"

Jihu, yine bir şeyler söylemek için çabalayıp ellerini babasının yanaklarına koyduğunda Minho onun elini ısırıp yiyor gibi yaptı. Küçük bebeğin bir anda ciddileşen yüzü onun yeni bir kahkaha atmasına sebep olurken duştan yeni çıktığı belli olan Jisung hafif nemli saçlarıyla oturma odasına girdi. Sevgilisinin neden bu kadar çok güldüğünü merak etmiyor değildi. Sesini banyodan bile duymuştu.

Gözleri Minho'nun gülmekten kısılan gözlerine ve minik oğlunun şaşkın bakışlarına kaydığında istemsizce gülümseyerek konuştu.

"Neye gülüyorsunuz bu kadar? Ben gittim de yalnız kaldınız diye bu kadar mutlu değilsinizdir umarım."

"Jisung şuna bak." dedi Minho. "Nasıl da şaşkın şaşkın bakıyor. Parmağını yiyor gibi yaptım inandı galiba."

"İki dakika gittim Jihu'yu yedin demek." Jisung, Minho'nun yanına oturdu. Söylediği bu cümle sevgilisinin her zaman söylediği sözlere ithafendi. Minho her zaman Jihu'nun çok tatlı olduğunu, bir gün onu yanlışlıkla ısıracağını söylüyordu. "Oğlum, baban parmağını mı yedi senin?"

Jihu bir şey söylemedi. Kollarını Jisung'a gitmek ister gibi açtığında Minho bir anda hayal kırıklığına uğramış gibi bir bakış attı Jihu'ya. Ancak tamamen rol icabıydı.

Jisung, keyifle minik oğlunu kucağına aldı ve onun saçlarını öptü. Akşama kadar Jihu'ya verdikleri öpücükler birbirlerine verdiklerinden çok daha fazlaydı.

Little Star | Changlix ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin