40. Hep böyle hızlı büyüyecekse üzüleceğim çok şey var.

2.2K 260 188
                                    

"Arin, sen de beğendin mi fotoğrafı?" dedi Changbin. Kucağındaki minik bebek ne olup bittiğini anlamasa da boncuk gözleriyle etrafına bakınıyor, sessiz bir şekilde babasının konuşmasını dinliyordu. "Hangisi daha güzel bebeğim? Seç bir tanesini, hangisini beğeniyorsan ona dokun hadi."

Kucağındaki bebeği koltuğun üzerindeki albüme yaklaştırdı Changbin. İki sayfada duran fotoğraflardan birini seçmesini beklerken kendisi de bir kez daha fotoğraflara baktı. Hem Felix hem de kendisi takım elbiseyleyken ortalarında duran küçük kızlarına gülümseyerek bakıyorlardı, yan taraftaki fotoğraf ise ikisinin Arin'i iki yanağından öptüğü bir fotoğraftı.

Küçük bebek, hareket etmeyi bildiği tek şekilde kollarını ve bacaklarını bilinçsizce hareket ettirirken elleri aynı anda iki fotoğrafa da dokundu. Bunun üzerine siyah saçlı adam sanki kızı bunu bile isteye yapmış gibi gülümseyerek onu yavaşça kendine doğru döndürdü ve yanağına uzun bir öpücük kondurdu.

"Ben de ikisini de beğendim, seçemiyorum senin gibi."

"Neyi seçemiyorsun?" dedi Felix. Elindeki bebek çantasıyla oturma odasına girerken Changbin ilgisini hemen ona yöneltti.

"Hangi fotoğrafın daha güzel olduğunu. Arin de ikisini beğendi. Değil mi babacığım?"

Arin tabii ki herhangi bir tepki vermedi. Küçük olan eşini bu şekilde kızıyla konuşurken gördüğü her anda eridiğini hissediyor, içini inanılmaz bir sıcaklık kaplıyordu. Ne de olsa sevdiği adamla bir çocuğu vardı ve bunu görünce bu denli duygulanması işten bile değildi.

"Ama birazcık seni beklerken sıkıldık açıkçası. Hemen evden çıkıp dolaşmak istiyoruz."

"Gidelim o zaman." dedi Felix. Elindeki çantayı koltuğun üzerine bıraktı ve koltuğun köşesinde duran battaniyeyi alıp devam etti. "Arabaya kadar bile olsa battaniyeyle örtelim de üşümesin."

_________________________

Elinde tuttuğu tepsideki kahvelerle oturma odasına girdiği anda gördüğü manzara yüzünden olduğu yerde durup gülümsedi Felix. Zaten yumuşak görünen bakışları daha yumuşak bir hal alırken yine eriyip gittiğini hissetti. Aşık olduğu adamla hem evlenebilmiş hem de onunla beraber bir çocuk sahibi olmuş olmasına karşı gördüğü bu tarz manzaraları hâlâ tam anlamıyla normalleştirebilmiş değildi. Arin doğalı dört ay olmuştu ancak Felix hâlâ Changbin'le kızını bir arada gördüğü zaman sanki ilk kez görmüş kadar sıcak bir hisse kapılıyordu.

Adımlarını sessiz sessiz koltukta uyumakta olan eşine ve minik kızına doğru atıp elindeki tepsiyi yavaşça ortadaki masaya bıraktı. Gözlerini ikilide tuttu. Arin, sırt üstü yatan babasının göğsünde tıpkı onun gibi gözlerini kapatmış uyuyor televizyondaki İngilizce çizgi filmse kendi kendine oynamaya devam ediyordu. Bu gerçekten sevimli bir görüntüydü, üstelik Changbin'in kollarını Arin'in etrafına onu korumak ister gibi sarmış olması da bu görüntüyü daha sevimli kılıyordu.

Felix, kahveleri çok da umursamadan yere oturup birkaç dakika boyunca sadece eşini ve kızını seyretti. Ölene kadar bu manzarayı izleyebilir, bir an olsun sıkılmazdı.

Elleri eşinin siyah saçlarına uzandı ancak onu uyandıracağını düşünüp bundan vazgeçti ve elini geri çekti. Changbin'in hemen yanında duran televizyon kumandasını alıp çizgi filmi kapattığında eşinin gözlerini açtığını fark etti.

Siyah saçlı birkaç saniyeliğine ne olduğunu anlamaya çalışır gibi gözlerini kırpıştırıp kucağındaki kızına baktı. En son onunla konuşuyordu. Ne ara uyuyakalmıştı hiçbir fikri yoktu. Üstelik uyuyup kalan tek kişi kendisi de değildi.

Little Star | Changlix ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin