7. Sana güvenemiyorum.

4.6K 500 327
                                    

Üzerindeki açık mavi hastane elbisesiyle yatakta oturmakta olan Felix'in yaptığı tek şey ağlamaktı. Dudaklarından kaçan hıçkırıklara engel olamıyor, yanaklarından kayan gözyaşları kurumadan yenileri ıslak yolları yeniliyor ya da yeni yollar çiziyordu.

"Bebeğim." diye mırıldandı hıçkırıkları arasında. Oturduğu yerden zar zor kalkmaya çalışırken başının döndüğünü hissederek yan taraftaki masaya tutundu. Bir ağaç dalından kopmuş bir yaprağın rüzgarda savrulmaya mahkum olduğu gibi hayata karşı mahkum hissediyordu kendini. Güçlü durmaya çalıştıkça bir yerlerden darbe almaktan kurtulamıyordu.

Yüksek masadan destek almaya çalışarak odanın kapısına yöneldiğinde daha birkaç adım atmışken içeri giren doktarla olduğu yerde durdu. Bedeni öylesine titriyordu ki ayakta durabilmesi bile bir mucize gibi görünüyordu.

"Bebeğim?" dedi sorar gibi. Doktora doğru bir adım daha attı. Bakışlarıyla resmen ona yalvarıyor gibiydi ancak doktor Felix'in aksine tamamen soğuk ve mimiksiz bir yüz ifadesine sahipti. "Hissedemiyorum onu. Bir şey mi oldu ona?"

"Sen ondan kurtulmak istemedin mi?"

Doktorun dümdüz çıkan sesiyle hızla başını salladı Felix. "Hayır." dedi kısık bir sesle. Ağlaması bir anda daha da şiddetlenirken doktorun yakalarına yapıştı neredeyse. Birkaç saniye öncesinde ayakta zar zor duran biri için yumruk yaptığı elleri fazla güçlüydü. "Ben istemedim. Ben bebeğimi seviyorum. Ona kötü bir şey olmasını ister miyim? Nasıl yaptınız bunu, nasıl kıydınız ona?"

"Artık çok geç, gideni geri getirebilmemiz mümkün değil. En başından bu konu için daha iyi düşünmen gerektiğini bilmiyor muydun? Sen ne dediysen onu yaptık biz."

"Ama ben bunu asla istemem ki." Felix karşısındaki doktorun yakalarını bırakarak gözyaşları içinde geri çekildi.

Bacaklarındaki tüm güç bir anda çekilirken saniyeler içinde kendini yerde buldu. Kolları başının etrafına savunmasızca sarılırken "Bebeğim ölmedi benim!" dedi yüksek sesle... Oysaki onun içinde ve kalbinde yarattığı boşluk hissini hissediyordu...

"Bebeğim ölmedi..."

Gördüğü rüyanın etkisi kahverengi saçlıyı uykusunda ağlatacak kadar büyüktü.
Alnında biriken ter damlaları ve onun acı çekiyormuşçasına takındığı yüz ifadesi de hissettiği duyguların ağırlığını bir hayli belli ediyor, üstelik kendi kendine bir şeyler mırıldanmasına sebep oluyordu.

Pembe dudaklarından birkaç belirsiz kelime daha dökülürken Felix sıkı sıkıya kapattığı göz kapaklarını yavaşça araladı fakat yerinde doğruluşu gözlerinin açılışı kadar yavaş olmadı. Üzerindeki ince, koyu renk örtüyü bir hışımla atıp nerede olduğunu ve az önce gördüklerinin bir kabus olduğunu anlaması saniyeler içinde gerçekleşse de bu onu rahatlatmaya yetmedi. Aksine ağlama istediği daha da arttı.

Son günlerde olanların tek olumlu tarafı olarak bebeğini görüyordu. Buna rağmen onca olumsuzluğun içinde bu, bebeği hakkında gördüğü üçüncü kabustu. Onu iyi şekilde görmeyi dilerdi ama bebeği buna izin vermiyordu?

"Niye böyle yapıyorsun?" diye fısıldadı bebeğine ithafen. Ağlaması şiddetli değildi ama hissettiği şeylerin şiddeti hâlâ varlığını koruyordu. Elini karnının üzerine götürüp ona dokunduğunu düşündü. "Bırakmayacağım işte seni. Her seferinde beni korkutmak zorunda mısın? Zaten zor dayanıyorum, bir de sen benim rüyama girip beni daha çok korkutuyorsun." diye sürdürdü konuşmasını. Ondan bahsederken bebeğim demek kolaydı fakat Felix bebeğine direkt olarak bebeğim kelimesiyle hitap edemiyordu.

Elinin tersiyle gözyaşlarını sildi. Tek başına bu durumda olmanın verdiği çaresizlik hissi her an daha çok artıyordu. Changbin'in omzunda ağlayıp onun kolları arasında sakinleşmeyi tercih ederdi... Beş aydır ağladığı zaman gözyaşlarını silen Changbin'ken bir haftadır onun yüzünden ağlıyor olmak kahverengi saçlının canını olması gerekenden daha çok yakıyordu.

Little Star | Changlix ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin