17. O zamana kadar hiç olmadığım kadar mutlu etti beni.

3.2K 377 303
                                    

Üç hafta hem bir hayli sıradan hem de fazlasıyla durgun geçmişti. Felix söz verdiği gibi hiçbir şekilde Changbin'in üstüne gidip ona duymak istemeyeceği en ufak bir söz söylememiş, verdiği sözü tutmak adına elinden geldiğince çaba sarf etmişti. Fakat bu çabasına rağmen merakının dindiğini söylemek pek de doğru olmazdı. Ciddi bir şekilde o günden bu güne her gün günleri saymış ve saydığı sayılarla beraber yavaş yavaş büyüyen karnı kıyafetlerinin üzerine olması açısından onu zor duruma sokmuştu. Neyse ki Changbin'le alışverişe gidip yeterince bol olan kıyafetler almışlar, bu sorunu kolayca çözmüşlerdi.

Bu üç hafta içinde olan bir başka değişiklik de son zamanlarda mide bulantılarının kahverengi saçlının bedenini neredeyse terk etmeseydi. Felix bu durum için fazlasıyla sevinmişti, uyanır uyanmaz tuvalete koşmak zorunda kalmadığı günlere erişmiş olmak birden ona fazla lüks gelmişti ki bu olayın verdiği mutluluk ne yazık ki o kadar da uzun sürmedi. Bedeni mide bulantısının yerine ona yeni hamilelik belirtileri verip Felix'in kafasını iyice karıştırdı. Eskisine oranla daha halsiz hissediyor, ara ara baş dönmesi ya da baş ağrısı gibi durumlar yüzünden kendine daha çok dikkat etmesi gerekiyordu. Böyle bir durumda mide bulantısı mı yoksa yeni belirtiler mi daha kötü karar veremiyordu.

Önünde açık duran televizyonun karşısında koca bir meyve tabağıyla dururken az önce içindeki sese yenilip yediği çikolatanın paketi resmen ona göz kırpıyordu.

Yine de takmamaya çalıştı. Ne de olsa ara ara yemesinden bir zarar gelmezdi. Sadece kendisini kaptırmaması gerekiyordu.

Tabakta duran kirazlardan birkaç tanesini yeyip hemen ardından kıpkırmızı çileği ısırırken oturma odasının kapısından içeri giren Changbin'e baktı. Yaklaşık yarım saattir yatak odasında tek başına telefonla konuşan adamın kiminle konuştuğunu biliyordu ama ne konuştuğu hakkında en ufak bir fikri yoktu.

Onu gördüğü için istemsizce sevinmesi yüzünde bir gülümsemenin oluşmasını sağladı ve o  oturduğu yerde birazcık toparlandı. Son zamanlarda Changbin'i yanına gelmesi için çağırmıyor, onun bunu kendi isteğiyle yapmasını istiyordu. Neyse ki her seferinde çok geçmeden siyah saçlı yanında bitiyordu da  hayal kırıklığına uğramıyordu.

"Televizyon mu izliyorsun?"

"Çok sayılmaz, öylesine açtım." dedi Felix. Bakışlarını yanına oturan adamın yüzünde gezdirip onun yanına yerleşmesini izledi ve tabaktaki çileklerden birini alıp ona uzattı. "İster misin?"

"Olur." Çileği ısırdı Changbin. Üç haftadır araları böyleydi ve bir şekilde bozulmasından korkuyordu. Felix'le olma hayalini kurduğu her an böyleydi... Kavga ve tartışma hiçbir zaman istediği bir şey olmamıştı. "Hepsini yiyebilecek misin sen onların?"

"Yemeyeyim mi? Çok mu olmuş?" derken tabağına kısa bir bakış attı Felix. Aslında Changbin bunu söylemeden önce çok olduğunu o da biliyordu fakat içinden gelen yeme isteğini bir türlü bastıramıyordu. Üstelik bu sadece atıştırma anlarına özel bir şey değildi. Normal bir yemekte de aynıydı.

"Ye, bir daha alırız. Sadece her seferinde nasıl bitirdiğine şaşırıyorum."

"Senin kızın doymuyor benim suçum değil." dedi Felix. Eliyle hafifçe karnını patpatladı ve büyük bir ciddiyetle karnına baktı. "Baksana şuna büyüdüğü iyice belli oluyor artık, yakın zamanda daha da çok büyüyecek. Umarım daha çok yemek istemez çünkü karnımı ağrıtıyor."

"Biraz kontrollü yersen ağrımaz." Siyah saçlı gülümsedi ve elini yanındaki adamın beline yerleştirip onu hafifçe kendisine çektikten sonra boynuna çok uzun olmayan bir öpücük bıraktı. "Şu an bu ortamı, bu mutluluğunu hiç bozmak istemiyorum biliyor musun? Ama eninde sonunda seni üzmekten başka hiçbir şey yapamayacakmışım gibi hissediyorum ve bu beni korkutuyor."

Little Star | Changlix ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin