12. Onları yalnız bırakmak gibi bir düşüncem yok.

3.8K 417 407
                                    

Yorum 🥺👉🏻👈🏻
___________________

Soojin, elindeki tabakları masanın üzerine bırakıp masaya bardakları yerleştiren oğluna baktı. Çoğu zamanın aksine yemekleri bugün Soojin yapmıştı çünkü yemeklerin bir hayli ağır olan kokusu Felix'in midesini alt üst etmiş, onu bir süreliğine tuvalete hapsetmeye yetmişti.

Bir anne olarak oğlunu bu durumda görmenin Soojin için fazlaca garip olduğu ortadaydı. Yetmez gibi bir de Felix'in bu halini nasıl daha önce fark etmediğini anlayamıyor, sadece bu yüzden de kendini sorumsuz bir anne gibi hissetmekten alıkoyamıyordu.

"Daha iyisin değil mi?" dedi Felix'e kısa bir bakış atıp. Ne olursa olsun bu durumda en önemli şey oğlunun iyi olmasıydı.

"İyiyim, iyiyim. Geçti neredeyse, anlık olup hemen geçiyor zaten."

Kahverengi saçlı başını annesinin ikna olmasını ister gibi salladı. Onun aynı soruyu defalarca kez sormasından şikayet edecek değildi. Tam aksine annesi tarafından umursandığını görebildiği için bunun sayesinde daha iyi hissettiğini bile söyleyebilirdi.

"Ne zaman gelecek şu adam?"

Soojin, hitap şekliyle dahi hâlâ bir nevi Changbin'den haz etmediğini belli ederken Felix ona çok takılmadı. Tepkisinin sadece bununla kalmasından dolayı şanslı olduğunu hissediyordu. Daha fazlasını istemeye yüzü yoktu.

İrislerini duvarda asılı duran saate kaydırıp Changbin'in geleceği saati kontrol ettikten sonra konuştu.

"Neredeyse gelmek üzeredir."

"İyi, çok fazla beklemeyelim de."

Felix, bir cevap vermedi. Annesininin bastırmaya çalıştığı kızgınlığını anlayabiliyordu. Changbin onun için şu an oğlunu avlamış bir avcı gibi olmalıydı...

İçinden yaptığı benzetmeyi tuhaf bir şekilde komik bularak gülmemek için dudaklarını birbirine bastırdı. Duygularını ve düşüncelerini kontrol edebilmesi eskisi kadar kolay değildi.

"Yemekleri getireyim ben, onlar kaldı. Sen bekle istersen, hemen geliyorum."

"Dur, olmaz öyle yardım edeyim ben de."

Kahverengi saçlı annesiyle beraber mutfağa yönelip yemekleri kolayca salona taşıdı. Onlar neredeyse yapacakları her işi bitirdiği sırada çalan kapı zili Felix'in kalbine biraz gerginlik ve biraz da heyecan yerleştirdi. Acaba bugünkü yemek sorunsuz bir şekilde sonlanacak ve annesi Changbin'i sevecek miydi? İçinde geleceğe dair karşı konulamaz bir merak duygusu vardı.

Felix önden ilerleyerek peşinden takip eden annesiyle beraber sessiz bir şekilde, hiç konuşmadan kapıyı açmaya gitti ve kapıya ulaşır ulaşmaz da siyah saçlıyı bekletmek istemeyerek kapının kolunu çevirdi. Açılan kapıyla birlikte işten çıktığı gibi buraya geldiği için hâlâ takım elbiseyle olan Changbin, elinde iki çiçek buketle ortada kaldı. Hiç gerilmeyeceğini düşünmüştü ancak gözleri Felix'in annesinin gözleriyle kesiştiği an ciddi anlamda gerildiğini hissetti.

"Hoş geldin, Changbin. İçeri geç lütfen."

"Hoş buldum." dedi siyah saçlı gülümsemeye çalışarak. Felix'in davetine karşı ayakkabılarını çıkarıp usulca içeri geçti ve utana sıkıla elindeki çiçeklerden birini Felix'e uzattı. Bu iş bu kadar ciddiye bininceye kadar bunu yapacağını düşünmemişti ama Soojin'in gözünde daha iyi bir imaj çizmemek için yoğun bir düşünme süreci geçirmişti ve bulduğu küçük bir yöntem de buydu. "Küçük bir hediye getirmek istedim."

Garip garip Changbin'in yüzüne baktı Felix. Ondan çiçek getirmesini istememişti... Ne yapacakları, ne söyleyecekleri hakkında konuşmuşlardı ama planda bu yoktu.

Little Star | Changlix ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin