24. Ben çok duygusal yaklaştım sanırım.

2.8K 325 234
                                    

"Sen cidden ne dediğinin farkında mısın?" dedi Soojin. Telefonun öbür ucundan konuşan adamın sesindeki korkuyu anlamasına rağmen ona anlayış göstermek için en ufak bir sebep bile bulamadı kendine. İnanamıyormuşçasına başını sallayıp nefretle konuşmasına devam etti. "Felix'in neden bu kadar mahvolduğunu şimdi daha iyi anlıyorum. Tam bir hayal kırıklığısın gerçekten."

"Siz bilmiyor muydunuz?..."

"Bilmiyordum, Felix anlatmadı." Soojin'in Felix her şeyi anlatmış gibi bir tavır takınması yüzünden Changbin zaten içine girdiği panikle ne olduğunu aşağı yukarı Soojin'e anlatmış, Felix'ten önce annesini onu ne kadar sevdiğine ikna etmeye çalışmıştı fakat Soojin'in tepkisi inanmak yerine oldukça sert olmuştu. "Yalanlarla kurduğun ilişkinin mutluluk getireceğini mi düşünmüştün? En başından söylemeliydin ne olduğunu. Sana inanacağımı falan mı sanıyorsun?"

"Çok pişmanım gerçekten ama nasıl söyleyeceğimi bilemedim. Üstelik dediğim gibi ilk olarak ölen sevgilimi öğrendi... O zaman bile çok üzülmüştü, hamileyken ikinci bir üzüntü yaşatmak istemedim. Ve korktum..."

Onu kaybetmekten korkmuştu.

"Daha ağırını yaşıyor şu an!" dedi Soojin. Sesini farkında olmadan yükselttiğinde hemen kendine gelip tekrar alçak bir tona geçti. Bu konuşmayı yaptığını Felix duysun istemiyordu. Tek amacı onun olabildiğince mutlu olmasıydı ve bu yüzden hangi sebeple olursa olsun oğlunun üzülmesini istemiyordu. Gerekirse Felix için bir başkasını üzebilirdi, bunun için en ufak bir tereddütü bile yoktu. "Felix'i unut tamam mı?"

"Ne diyorsunuz-"

"Unut, çok ciddiyim. Bir daha onu görmeni istemiyorum çünkü. En başında söyledim sana onu üzmeyeceksin diye ama sen üzdün... Belliydi bunun böyle olacağı."

"Bakın lütfen, şu an onunla konuşup onu ikna etmeniz lazım, seviyorum diyorum. Gerçekten seviyorum. Ben onu bu kadar seviyorken ayrılmamız çok saçma."

"Uzak dur ondan." dedi Soojin. Changbin'in yalvarır gibi yaptığı konuşma onun umurunda bile değildi. Siyah saçlı tekrar onun gözünde bir düşman konumuna geçmişti. "Seviyorsan uzak dur ki onun mutlu olmasına engel olma. Sen oğluma iyi gelmiyorsun işte, önce bunu anla."

"Hayır... Bunu istemeyin lütfen. Çok alıştım ben onun varlığına."

"Benim oğlumla başka birinin varlığını dolduramana izin vereceğimi mi sanıyorsun? Ne sanıyorsun sen kendini?"

"Boşluk dordurmuyorum." dedi Changbin. Sesi öylesine titredi ki Soojin bir anlığına onun ağladığını düşündü. Doğru anlayıp anlamadığını bilmiyordu. "Yemin ederim başta öyle olsa da artık değil. En başında yerini doldurmak istedim ama olmadı. O ikisinin sadece yüzleri benziyor. İnsanların yüzlerini değil ruhlarını sevmez miyiz? Yüzünü sevmeye çalıştığım zaman zaten sevemedim,  daha sonradan her şey değişti. Felix biraz düşünse anlayacak zaten ama şu an duyguları ağır basıyor."

"Ne dersen de sana inanmıyorum. Bu yüzden konuşmayı uzatmanın bir anlamı yok. Onu rahatsız etmeyi aklından bile geçirme, onunla görüşmeye çalışırsan rahatsız ediyorsun diye seni polise haber veririm haberin olsun."

Onun bir şey demesine izin vermeden aramayı sonlardırdı Soojin. Derin bir nefes alarak oturduğu koltuğa bıraktı telefonunu. Elleriyle yüzünü kapatıp alnını ovaladı ve içini kemiren berbat duygular yüzünden yutkunarak yerinden kalktı. En başından hissettiği garip gerilimi ve şüpheyi Felix kötü bir ruh halinde olduğu için ona belli etmek istememişti ancak şimdi yalnız olması duygularını saklama ihtiyacını ortadan kaldırıyordu.

Felix'i kontrol etmeye gitmeyi düşünerek yerinden kalkarken fazlasıyla düşen yüz ifadesini biraz daha toparladı ve odanın dışına doğru adımladı. Oğlunun daha kötü hissetmesini istemiyordu bu yüzden kendi üzerindeki negatifliği ona yansıtmak gibi bir niyeti yoktu.

Little Star | Changlix ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin