13. Çünkü sen sevilmeyecek biri değilsin.

3.8K 400 281
                                    

"Minik, meleğim... Babanın seni özlemediği bir gün bile yok. Hâlâ sana olan sevgimi hissedebiliyorsun değil mi? Eğer beni bırakıp gitmeseydin senin için kurduğum her hayali beraber yaşayabilirdik. Biraz fazla ileri gittim sanırım, okula gideceğin günü ve seni almaya geldiğim zaman beni özlediğini söyleyerek kucağıma atlayışını dahi hayal etmiştim. Aceleci davranıp sana birkaç kıyafet bile aldım ama şimdi onlara dokunamıyorum. Hyunjin baban hâlâ izin vermiyor çünkü onları gördükçe daha çok ağlıyorum. Bebeğim seni çok özledim, gerçekten çok özledim..."

Yaslandığı kapının pervazından, oturduğu masada sesli bir şekilde hem konuşan hem söylediklerini yazıya döken hem de hıçkırıklara boğulmuş olan sevgilisine baktı Hyunjin. Bebeklerini kaybedeli neredeyse bir buçuk ay olmasına rağmen Jeongin'in sanki ilk günmüş gibi ağladığı anlardan birine bir kez daha şahitlik ediyordu. Küçük olanın ruhunda açılan yarada hâlâ tatmin edici bir iyileşme belirtisi görünmüyordu. O hâlâ iç dünyasında aynıydı.

Hyunjin, gözünden düşen birkaç damla yaşı hızla silip ağlamamak için kendini toparlamaya çalıştı. Eğer kendisi de dağılırsa Jeongin'in asla toparlayabileceğini sanmıyor ve bu yüzden kendini zorunlu olarak daha güçlü olma yoluna itiyordu.

Saatin gecenin kaçı olduğundan emin olamadığı halde etrafın karanlık olması yüzünden yanındaki düğmeye basıp ışıkları açtı. Saniyeler içinde karanlık olan odanın aydınlanması ile masanın üzerine kapanan adam, artık odada yalnız olmadığını fark etti ve başını hemen masadan kaldırdırdı. Gözlerini sildi fakat ağlamasını durdurması gözyaşlarını silmesi kadar kolay olmadı.

"H-Hyunjin." dedi zar zor konuşarak. Nefesini düzene sokmak ister gibi birkaç saniye beklediği sırada yanına usulca yaklaşan sevgilisi yüzünden başını önüne eğdi. Sürekli ona sorun çıkarıp onu üzüyordu... Böyle olmasını istememesine rağmen bu davranışlarına ve hislerine engel olamamak Jeongin'i daha çok dibe çekiyordu.

"Ağlamak istiyorsan tutma kendini."

"Özür dilerim." diye mırıldandı Jeongin. Başını iki yana sallarken elini tutan adamın yumuşak sesini duydu.

"Kalk haydi."

Neden olduğunu hiç sorgulamadan yerinden kalktı Jeongin. Tüm gücü çekilmiş gibi hissediyordu ve ayakta durmak bile ona zor geliyordu ancak Hyunjin'in kollarını etrafına sarmasıyla anında rahatladığını hissetti. Sevgilisinin sarılışına karşılık verdi ve başını onun boyun girintisine sokup saçlarına bırakılan öpücüğe karşı burnunu çekti.

"Sana hep sorun çıkarıyorum değil mi Hyunjin? Senin üzüldüğünü de biliyorum ve Böyle yapmam seni daha çok üzüyor. Bıktım kendimden..."

"Şşh, öyle söylemek yok." dedi Hyunjin. Jeongin'in yanağını öptü bu sefer. Onun sıcak nefesini boynunda hissedebiliyordu. "Benimle olduğun için çok şanslıyım, senden bıkmam mümkün değil bebeğim."

"Şanslı mısın gerçekten?" Jeongin kendini geri çekti. Gözleri ağlamaktan şimdiden kızarmıştı ve yersiz bir suçluluk duygusu içini kemirmeye başlamıştı. "Daha bebeğini koruyamayan biri için-"

"Bunu daha önce konuştuğumuzu hatırlıyorum." dedi Hyunjin. Elleriyle sevgilisinin saçlarını onu sakinleştirmek ister gibi okşadı. Onun bu konu yüzünden kendini suçlamasını istemiyordu ki zaten suçlanacak bir şey de yapmamıştı. "Lütfen kendini suçlama. İnan bana beni en çok bu mahvediyor. Senin hatan değildi."

"Ama o benim yüzümden bir kez olsun dünyayı göremedi, seni göremedi... Ben onu koruyamadığım için erkenden gitti Hyunjin. Neden anlamıyorsun ki?"

"Bu düşüncelerin gerçek değil, bebeğim" diye mırıldandı Hyunjin. Sevgilisini koltuğa yönlendirip onun oturmasını sağladıktan sonra birkaç adım uzağındaki küçük dolaptan çıkardığı peçeteyle Jeongin'in yanına geri döndü.

Little Star | Changlix ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin