28. Sebep ararsam aşk, aşk olmaktan çıkar.

2.8K 315 135
                                    

"Dikkatli ol, otur şöyle yavaşça."

Siyah saçlı, oturma odasındaki geniş koltuğun üzerindeki yastıkları düzeltip sevgilisi için daha rahat bir alan oluşturmaya çalışırken sanki onunla ilk defa buluşuyormuş gibi büyük bir heyecan içindeydi. Dün hastaneden çıkmalarının ardından onunla evine kadar gitmiş hatta Felix istemese bile onun yatağına yerleşmesine dahi yardım etmişti. Bu sabah da aradan geçen yaklaşık on beş günün ardından ilk defa büroya gitmiş, akşamına yeterince dinlendiğini düşündüğü sevgilisini uzun uğraşlar sonucu konuşmaya ikna etmişti. Felix'in konuşmak istediğini biliyordu, o sadece doğal olarak kendini kırılması zor bir inadın içine hapsetmişti.

Changbin'in sadece onu görebildiği için bile üzerindeki değişim çok bariz bir şekilde belli oluyorken Felix tepkisizliğini koruyordu. Dün yaşanan olaylar her ne kadar tatsız olsa da erken doğum riskini ikisi de kabullenmekten başka yapacak bir şey bulamamıştı. Yapabilecekleri tek şey bundan sonrasında daha dikkatli olmaktı. Felix doktorunun yazdığı birkaç vitamini kullanmaya başlamış,, bugün diğer günlere göre yemeğini daha kolay yemişti. Üstelik biraz meyve yemek için bile çabalamış, bunları yaparak hem annesini hem de arkadaşlarını mutlu etmişti.

Gerçi Changbin'le konuşması konusunda annesinin kararsız tutumunu görünce canı biraz sıkılmıştı ama en azından o sessiz kalmayı seçtiği için biraz daha rahat hareket etmişti. Zaten gergindi, annesi daha çok gerilmesine sebep oluyordu.

"Daha iyisin değil mi? Bir şeyin yok? Bir yerin falan ağrımıyor."

"İyiyim." dedi küçük olan. Tıpkı siyah saçlı adamın dediği gibi koltuğa oturdu ve iki elini birbirine geçirip arkasına yaslandı. Bugün tam olarak neler dinleyeceğini ve ikna olup olmayacağını merak ediyordu. "Bir şey olursa söylerim, endişelenmene gerek yok."

"Tamam o zaman... Ama yine de dikkatli ol sen. Ani hareket etme ve kötü şeyler düşünme."

"Ne düşüneceğimi bugün sen belirleyeceksin." diye mırıldandı Felix. Başını hafifçe yana doğru eğerek kaşlarını kaldırdı ve sevgilisine eleştirel bir bakış attı. Hemen yumuşamak istemiyordu, içinde yumuşak olduğunun farkında olsa da zihni onun davranış açısından yumuşamasına izin vermiyordu. "Bu yüzden gereksiz konuşmaları geçip bir an önce ne söyleyeceksen söylersen daha iyi olur. Umarım bu sefer beni kandırmaya çalışmazsın."

Kaldırmak kelimesini söylerken sevgilisinin sesindeki kırgınlığı anlamakta zorlanmadı Changbin. Onun güveninin parçalandığının farkındaydı ve kolay toparlanmayacağını biliyordu.

"Önce özür dilemem gerek sanırım..." diye başladı ancak özrünü tek bir cümlede samimiyetsiz bir şekilde dilemek istemedi. Pişman olduğu her şeyi tek tek dile getirmeyi, ruhunu kavuran pişmanlık duygusunu Felix'in anlamasını istiyordu.

"Seni üzüp ağlattığım, senden bir şeyler gizlediğim, güvenini ve kalbini kırdığım, sevgini yeterince hak edemediğim, ayrıca dün bebeğimizle sana olanlar için tek tek özür dilerim. Biliyorum, özür dilemek öyle her şey geçti deyip üstünü kolayca kapatmaya çalışmak gibi görünüyor ama istediğim gerçekten bu değil. Beni hemen affetmeni beklemiyorum, sadece seni sevdiğimi, aşkım konusunda sana asla yalan söylemediğimi bilmeni istediğim için bu konuşmayı yapıyorum. Belki beni buna rağmen asla affetmeyeceksin... Ama yine de senin en doğru kararı vereceğinden eminim. Ne dilersen onu kabul etmeye hazırım, istemezsen tek kelime dahi etmeyeceğim, şimdiden söz veriyorum."

"Tüm özrünü belki en sonunda kabul edebilirim ama bir tanesini edemem." dedi Felix. Changbin'in kendisine bakarken hafifçe kısılan gözleri yine her zamanki gibiydi.

"Hangisini?"

"Sevgimi hak edip etmediğine sen karar veremezsin."

Changbin'in üzgün olduğunu görüyordu Felix. İçi parçalanıyordu onu üzgün gördükçe. Soğuk bir şekilde söylese de istemeden belli ediyordu onun üzülmesini istemediğini.

Little Star | Changlix ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin