Bölüm 12: Kargaşa

111 19 142
                                    

Keyifli okumalar.

━━━━━━━━━━━━━━━━━

"AAHHHH!!"

Birinin acıklı nidası dört duvar arasında yankılanmıştı.

Kim olduğu görünmüyordu zira her yer ansızın sis bulutuna benzer yoğun bir perdeyle örtülmüştü. Etraf gri ve pusluydu, göz gözü görmüyordu. Yalnızca ortada yanan ateşin soluk turuncusu dikkat çekiyordu.

Yine ne Alkım bu bağıranın onlardan biri olmadığını biliyordu.

Bu zırlayan şey az evvel onlara saldırmaya kalkan kurt kılığına girmiş Sigundan başkası değildi!

İçinde cani bir sevinç peyda oldu, gözleri zevkle kısıldı. Yeri yerinden oynatan bu haykırışa bakılırsa hedefi tutturmuş ve oku Sigun puştuna saplamış olmalıydı.

Her zaman attığımı vururum. Diye düşünüp kibirle gülümsedi.

İkinci oku yaya acelesizce yerleştirirken, "Wanlin, Umay Ana, iyi misiniz?" diye sormuştu.

Arkasından Su Wanlin'in yanıtı geldi. "Biz iyiyiz ama hiçbir şey göremiyoruz! Neredesin? Az evvel bağıran Sigun muydu, onu vurdun mu?"

Alkım gözlerini kısıp karşıda yuvarlanan karaltıya bakmış ve "Sanırım, evet. Tetikte olmaya devam edin, bir okla ölmez bu şerefsizler." diye karşılık vermişti. Böylece Su Wanlin eteklerine yapışan Tanrıça Umay'dan telaşla kurtulmaya çalışıp "Yardıma geliyorum! Kıpırdama!" demişti.

Alkım yayın kabzasını sallayarak sisi dağıtmaya çalışırken çoktan birkaç adım ilerledi. "Umay Ana bu sis de neyin nesi? Zararı var mı bize?" Diye sordu arkaya.

Umay, Su Wanlin'e sülük gibi yapışmış ne kadar itilse de bırakmazken cevapladı: "Yeryüzüne inip şekil değiştiren Sigunlar genelde kurda dönüşür. Eski hallerine dönerken de, bazen gereksiz bir sis bulutu yaparlar. Hiçbir zararı yok! ...Hey bu çocuk niye benden kaçmaya çalışır?! Salak şey, görmez misin ben bir kadınım ve silahım yok! Kendini korumak için sana sarılan bir hatunu iter misin? Erkek misin sen?!"

Su Wanlin zavallı bir üslupla inledi. "Alkım! Her şeyden önce şu yapışkan Tanrıça'ya söyle beni bıraksın! Ya... YANLIŞ YERE TUTUNUYOR! AGNHH BIRAKSANA BE KADIN!"

Çaresiz ağıtından neresinin tutulduğunu az çok anlayabilen Alkım, bir an için arkasına tuhaf bir alayla bakmış ve hatta altına bir tabure ve eline bir avuç çekirdek gelmesini istemişti. Öksürüp boğazını temizledikten sonra sisin içinde yanlış anlaşılacak bir görüntü yaratan ikiliye doğru, ellerini ağzına götürüp "Umay Ana, Wanlin yanlış yerini tuttuğunu söylüyor! Zavallı çocuğu bırak gitsin!" diye seslendi. Ardından pişkin pişkin sırıttıktan sonra az ötede sızlanıp duran Siguna ilerledi.

Arkada dönen olaylardan kısaca bahsedip asıl meseleye gelmek gerekirse, Tanrıça Umay cübbenin kumaşı diye kavrayıp bırakmadığı yumruyu bu sözlerden sonra yokluyor, Su Wanlin gözyaşlarıyla Tanrıça'nın sıktırması tarafından gelecekte nasıl kısır kalacağının yasını tutuyordu. Ardından Tanrıça tıpkı bir yılanı bilmeden bunca zaman tutmuş gibi bir anda silkeleyerek bırakıyor ve kan akıtacak kadar kızarmış yüzüyle köşeye kaçıp sislerin arasında kayboluyordu, Su Wanlin'e ise uluyarak yere çömelmek kalıyordu...

Şimdiki tabloda ise, Alkım epey şaşırmış bir yüze sahipti. Bu kişi bir Sigun muydu? Daha ziyade...

Bir periye benziyordu.

Teni süt kadar beyazdı. Işıl ışıl parıldayan ak bir giysi vardı üzerinde. Zemine düşmüş aciz bir pozisyonda, mürekkep ırmakları gibi ve kadife kadar yumuşak görünen saçları yerlere dağılacak biçimde uzundu. Kaşları tıpkı bir kadın gibi ince ve zarif, dudakları pembe ve dolgundu. Gözleri ise Alkım'ın gözleri gibiydi. Puslu bir gri. Lakin Alkım kadar keskin ve sert bir bakışla erkeksi bir yapıya sahip değil, hassas ve mağdur bir bakışla yuvarlak ve tatlı görünüyordu.

Asil Kan (ᛒᚷᛒ)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin