Bölüm 23: Teslimiyet

150 16 107
                                    

Keyifli okumalar.

━━━━━━━━━━━━━━━━━

Böyle bir soruyu hiç beklemiyordu. Bilhassa şu anda, Rona'dan. Gri gözlerin sahibi genç adamın beyaz kaşları anlam veremeyerek çatılmıştı. Rona'nın yüzüne dumura uğramış bir halde baktı.

"Sen... ne..?" Ne söyleyeceğinden bile emin değildi, kelimeleri toparlayamayarak, belirsizce, "...Başka ne olabilirim? Elbette sıradan bir insanım." diye konuşmuştu.

Rona pek emin olamayarak onu süzdü. "Ben de sende farklı bir şey hissedemiyorum, lakin bazı şeyler çok garip geliyor."

Alkım iç çekip geriye yaslandı. Bir de bu saçmalık çıkmıştı başına. Şu Aka moruğu ne tür efsun yaptıysa görünen o ki Rona onun insanlığından şüphe etmeye başlamıştı. Doğumundan bu yaşına kadar herkes gibi normal bir hayat yaşamıştı ve insan olduğundan emindi. Kitabın yaptığı bir şey olmalıydı onu bu hale getiren. Umursamazca elini salladı. "Hff... Ne düşünürsün? Eğer insan değilsem başka bir canavarımdır, o zaman beni sevmekten vaz mı geçeceksin?"

Rona bu sözlere gülmedi, ancak bozulmuş bir şekilde "Merak etme, ben sevdiğim kişiden kolay kolay vazgeçmeyenlerdenim." diyerek iğnelemişti.

Her fırsatta yaptığı şeyi yüzüne vuracak gibi görünüyordu. Alkım bir raddeye kadar alttan alabilirdi lakin onun da sabrı sınırlıydı.

"Ne olup olmadığım önemli midir? Kendimi insan olarak bilirim ve şu anlık bunun aksini ispatlayacak bir şey yok. Ortalığı karıştırma." Dedi konuyu kapatmak niyetiyle.

Sahiden de ne olduğu önemli değildi, bu nedenle Rona daha fazla kurcalamadı. Bunları konuşurken Alkım'ın aklına bir şey gelmişti ve başını Rona'ya çevirdi. "Bu arada, sana sormam gereken bir şey var."

"Nedir?"

"Uçmaktayken tuhaf şeylere şahit olmuştum." Diye düşünceli düşünceli anlattı Alkım. "Tenşi Yabgu'nun Üyge adında bir oğlunu hiç duydun mu?"

Rona kaşlarını kaldırıp, "Üyge mi?" demiş, mırıldanarak anımsamaya çalışmıştı. "Üyge sanırsam onun gayri meşru çocuğuydu. Kimden olduğu konusunda çok fazla dedikodu var, bazıları Ateş Tanrıçası Od Ana'dan¹ olduğunu söyler. Ama Ateş Tanrıçası, Tenşi hanedanı ele geçirdiğinde infaz edilenlerden biriydi. Neden sordun?"

"Uçmağa Çora adındaki bir Sigunun yardımıyla girdim." Diye izah etti Alkım. "Oraya gittiğimde beni Üyge'ye dönüştürdü. O nedenle ortalıkta kolayca gezebildim. Ama gördüğüm kadarıyla Üyge ne babasından, ne de Uçmaktan hoşlanmıyormuş ve oraya pek gitmezmiş."

Rona'nın yüzü, bunu söyleyince tuhaf bir hal almış, neredeyse sinirlenmişti. "Seni onun piç oğluna mı çevirdi?" Diye sormuştu yanlış duymuş gibi davranarak.

Alkım iç çekti. Üyge'ye çevirdiğine böyle tepki veriyorsa, Tenşi Yabgu'nun önünde diz çöküp af dilemesini duysaydı ne olurdu acaba. "Önemli değil artık." Diyerek geçiştirdi. "Üyge niçin kendi babasından nefret eder ve Uçmağa gitmeyi reddederdi? Tenşi ne yaptı ki?"

Rona küçümserce hıhlayıp gülümsedi. "Yapmadığı ne var ki? Kendi kardeşini bile öldürdü o herif. Üyge bu yüzden ondan nefret ediyor olmalı."

Alkım bunu bile yapacağını tahmin edemeyerek şaşkınca, "Nasıl?" diye soruşturdu.

Rona sıradan bir üslupla anlatmaya başladı.

Tenşi Yabgu'nun, Burça² adında üvey bir ağabeyi vardı. Onların babası Tanrı Ülgen³, Uçmağın yönetimini devralması için Burça'yı Veliaht olarak seçmişti ve Tenşi bunu kabul edememişti. Kıskançlıktan delirmişti. Doğrusu ikisinin güç bakımından pek bir farkı yoktu, ancak Burça'ya nazaran Tenşi, Sigun Han olmaya uygun değildi. Ağabeyine göre o fazla fevri, aç gözlü, kibirli ve öfkeliydi. Eğer yönetime geçseydi merhametli ve bilge bir kral olamayacaktı. Bundan dolayı babası Tanrı Ülgen kriterleri tam anlamıyla karşılayan diğer oğlu Burça'yı seçmişti.

Asil Kan (ᛒᚷᛒ)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin