Bölüm 26: Aldatılmak

86 12 59
                                    

Selamlar. Ben ve birazcık uzun olan bölümle geldik~

Keyifli okumalar.

━━━━━━━━━━━━━━━━━

Bumin Rona Han ismini belli belirsiz işiten Alkım, olduğu yerden gözlerini açılmaya zorlamış, biraz ilerde onunla Mete'nin arasında sarsılmaz bir bariyer gibi duran siyah karaltıya bakmıştı.

Sahiden de gelmişti. Mete'nin söyledikleri doğru demek miydi bu...?

Ancak canı o kadar acıyordu ki ihtimalleri hesaplayamayı bırak, herhangi bir şeyi düşünemiyordu bile.

Rona zindandaki fena biçimde ağır kan kokusunu almıştı ve kaynağa başını çevirdiğinde, korkunç bir sahne onu karşılamıştı. Elleri kaskatı kesilmiş, kelepçeli halde taş bir işkence yatağının üzerinde tutulan bir cesetti. Kadındı ve başı da, koparılmış gibi görünüyordu.

Onun için böyle vahşet görüntüler pek ürkütücü yahut etkileyici değildi ancak arkasında hafifçe seğiren bedenin etkilenmesi muhakkaktı. Ölü kadının kim olduğunu tespit etmek için sormaya ihtiyacı yoktu, sadece vücudunun kokusuyla bile anlayabilirdi...

Mete nereden çıktığı belli olmayan bu sinir bozucu adam yüzünden planlarının bozulduğunu hissederek dişlerini gıcırdatmıştı. Çıkmak için tuttuğu taş, parmaklarının altında parçalanırken, "Tam da gelecek zamanı buldun... Birkaç dakika daha olsaydı..." diye şikayet etmişti. Sonra duvardan aşağı atlayıp içinde biriken öfkeyi dizginleyemeyerek, "Çok zaman kaybettiğimden kabahat bende... İyi! Onu öldürdükten sonra sıra sana gelecek!" diye bağırmıştı.

Rona'nın gözleri küçümsercesine kısıldı. "Sen de kim olursun?"

Olduğu yerden bir milim kıpırdamamış, onu aşağılarcasına bir tonda, "Namını bile duyurmamış bir çöp bana meydan mı okur? Gülünç rüyadandan bir an önce uyansan iyi edersin!" demişti.

Mete küçümsenmeyle öfkeden yüzü seğirmiş, avucunda genişleyen beyaz tinsel enerji dalgası uçları sivrilerek Rona'ya çevrilmişti. Ve bir an düşünmeden elini çevirip beyaz parlak bıçakları Erlik Han'a peş peşe çarpan yıldırımlar gibi gönderdi!

"Hmf!" İblis Kral'ın miskin bakışlı gözlerine beyaz ışık yansımış, dalgaya alarak hıhlamıştı. İşaret parmağıyla yaptığı tek bir hareketle, bir saniye içinde Alkım ve onu koruyacak kara dumandan bir bariyer yükselmişti. O yang enerjisinden oluşan bıçaklar bariyere çınlayarak saplanıvermişti. Sonra Rona bir sisi dağıtıp temizler gibi elini sallamış ve kara duman benliğindeki bıçaklarla birlikte Mete'ye geri püskürmüştü!

Mete'nin gözleri seri hareketlerle bıçakları takip edip yana sıçramış, lakin kırık kemikleri bu hareketle sızlayarak inlemişti. Dişlerini gıcırdatarak tahammülsüzce Rona'ya ve sonrasında arkasındaki Alkım'a katilimsi bir edayla bakmıştı. Bir fırsatını bulup ona yaklaşmak ve canını almak için deliriyordu, fakat her hamlesinde Erlik Han önünü kesiyordu! O kadar sinir bozucuydu ki! Bumin Rona onun aklının açıkça Alkım'da olduğunu ve saldırgan bir köpek gibi her hamlesini ona doğru savurduğunu fark edince kuşkuyla kaşlarını çatmıştı.

Bu kadar garez niçindi?

"Gördün mü?" Konuşuverdi Mete küçümseyerek ağzını bükerken. "Siz ikiniz hakkında asla yanılmadım. Tamu iti peşinden geldi işte. Ordun nerede Erlik? İnsanların kanını çoktan elinize bulaştırdınız mı? Ha?!!"

Bu sözlere Alkım güçlükle kulak vermiş, Bumin Rona'nın zift karası gözleri anlam veremezce kısılmıştı. "Neden bahseder bu peri kızı?" Ardından burnuna sızan ağır kan kokusu ve zindanın haline dikkat çekerek manalı bir gülümseme yapmıştı. "Burada çoktan eline insan kanı bulaşan belli değil mi? İftira ve zalimlik yapmak gibi suçları hep bizim üstümüze yıkmanız çok haksızca."

Asil Kan (ᛒᚷᛒ)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin