Bölüm 47: Yerde ve Gökteki Telaş 2

57 10 101
                                    

Keyifli okumalar.

━━━━━━━━━━━━━━━━━

O zatın başı önüne eğik, elleri birbirine kenetlenmiş bir vaziyetteydi. Sanki muntazam bahçelerde açan çiçekler gibi pembe, parlak ve uzun saçları, kıvrımlı bedenini yarım yamalak örten beyaz saten bir elbisesi vardı.

Bu hatun da nereden çıktı?

Alkım Alp kuşkuyla kaşlarını kaldırıp yaklaşmış, narin bir çiçeği andıran genç kız gerilerek dudaklarını birbirine bastırmıştı. Sigun Han düz bir tonla, "Sen de kimsin? Ne yaparsın burada?" diye sordu.

"Be-ben..." Kızın eli parmaklarıyla oynarken cilveli bir biçimde omzunu kıvırmıştı. Başı hala önüne eğik halde, "Bu kulunuz... size hizmet için burada Yabgu..." demişti incecik sesiyle.

Doğrusu, bu genç hanımın her zerresi baştan çıkartıcıydı. Öylesine güzeldi ki ancak Uçmakta böyle bir dilber yaşıyor olabilirdi. Böyle söylediği her kim olursa olsun, muhtemelen kalbi pır pır atar ve ağzı sulanırdı. Fakat Alkım'ın beyninde anlık şimşekler kaçtıktan sonra tüyleri diken diken olmuş, yüzünün rengi atmıştı.

Bu kız muhakkak onun haremiydi, yoksa bu saatte bu odaya başka hiçbir cüretkar kadın giremezdi. Lakin Alkım Alp o tapılası hurilerle en ufak şekilde ilgilenmiyordu. Hayretini atlattıktan sonra kızmaya başlamıştı, kim ondan habersiz bu kadını seçip, giydirip odasına sokma cesaretini göstermişti!

Kızdan hırsını çıkarmaya lüzum yoktu, onu buraya yollayan sivri zeka her kimse mesuliyet ondaydı ve bu genç kız sadece Yabgu'nun huzuruna çıktığı için heyecandan ölmüş olmalıydı. Hayallerinin yıkılması ne acı.

Sigun Han bıkkınca iç çekip kaşlarının arasını sıkıştırdı. "Kim gönderdi seni?"

Kadın sersemce pembe irislerini Alkım'a yükseltmişti. Sahiden de yeni çiçek açmış, mis kokulu bir güle benziyordu. Alçak bir tonda, "Haremle ilgilenen Tanrıça İnehsit Hanım¹. Yabgu'm daha evvel onunla tanışmadınız mı?" dedi.

"Demek Tanrıça İnehsit." Bu Tanrıçayla Kurultayın yapıldığı ilk gün karşılaşmıştı, gerçi o gün bütün görevlilerle tanışmıştı. Fakat Sigun Han haremle ilgilenmiyordu ve Tanrıçanın kendini tanıtmasından sonra onu boş vermiş, arkasından gelen bir sürü ciddi ve derin mevzu yüzünden de aklından çıkmıştı.

Yapacağı şeyin ne anlama geldiği, kuralları bozmak veya odadan gönderilen kadına hakaret manasında olup olmadığını umursamadan, soğuk bir sesle, "Geldiğin yere geri dön. Uyumak istiyorum." diye reddetti hatunu.

Geri çevrilmek hesaplarında zinhar yok gibiydi. Kadın sarsılmış ve olduğu yerde kalmıştı. "Yabgu'm...?"

Alkım alçak, fakat baskın bir sesle, "Bana tekrarlatma." dediği vakti kadının gözleri hemencecik kızarmış ve başını eğmişti. "Peki..."

Tam da pembe saçlı genç kadın saygılı şekilde dışarı çıkıyordu ki, Alkım bir anda, "Bekle." diyerek onu durdurdu. Tatlı irisleri hevesle adama baktığında, grileri çelik kadar soğuktu. "Tanrıça İnehsit'e söyleyesin, bir daha, bana danışmadan keyfiyeten kimseyi huzuruma göndermesin."

"..." Bu defa gözyaşlarına hakim olamayarak yüzünü elleri arasına alan kadın, yalnızca başını sallayarak onaylamış ve dışarı fırlamıştı.

"Oofff!" Sadece huzurla uyumak istemişti ama şimdi tüm uykusu tarihe gömülmüştü! Yatağına kendini bıraktıktan sonra tavana bakarak tısladı. "Şimdi de bana kadınları göndermeye başladılar. Akıllarını yitirmişler!"

Asil Kan (ᛒᚷᛒ)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin