Bölüm 3: Gizemli Kolye

206 29 212
                                    

Keyifli okumalar.

━━━━━━━━━━━━━━━━

Bulduğu şey bir kolyeydi.

Gümüşten bir zincirde asılı; siyah, mor, gece mavisi renkleri karışımı bir kristal vardı. Kristal, baklava şeklindeydi ve gümüş bir tabanda duruyordu. Kolyeyi tuttu. İyice incelemeye başladı. Üstünde başka bir ayrıntı yoktu. Tarih, isim ya da bir sembol...

"Bu kolye niçin burada? Hiç böyle bir taş görmemiştim." Diye söylerken kolyeyi havaya kaldırmış, kristalini inceliyordu. Ne kadar da güzeldi... Bunu kaybeden çok üzülmüş olmalıydı. Havuzda başka şeyler var mı diye baktı ama bir şey bulamadı. Dışarı çıktı ve delik tavana baktı.

"Şimdi buradan nasıl çıkacağım ben? Tavana ancak uçarsam ulaşabilirim." Kaşlarını çatıp etrafına bir kez daha göz attı. "Lanet olası Bürküt! Bu defa hepten öleyim diye beni bu tuzağa çekti kesin... Ah benim akılsız kafam! Her şeye burnumu sokmam gerekiyor değil mi?!"

Etrafta dolanmaya başladı. Belki başka bir geçit vardı. Ama olsa bile ışığın olmadığı yerler mezar gibi karanlıktı. Hiçbir şey göremiyordu. Elleriyle duvarlara dokunarak ilerledi. Delik bulma umuduyla her yeri yokluyordu. Ama yoktu. Varsa bile bulamamıştı. Üstelik delikten gelen ışık da zayıflamaya başlamıştı. Akşama az kalmıştı.

Hemen bu kahrolası yerden çıkmalıydı. Yoksa akşam olacak ve bu sefer hiç ışık olmayacaktı. En azından bir sarmaşık falan olmalıydı yukarı tırmanması için.

Zaten duvarları yoklarken birkaç sarmaşık hissetmişti. Hemen sağlam mı diye kontrol etti. Sağlam. Bu iyi. Şimdi tırmanmam gerek.

Elindeki kolyeyi alıp boynuna taktı. O kadar acı çekmişti, en azından bunu ganimet olarak alacaktı. Turfan'da satarsa paraya para demezdi. Etrafa çarpmasın diye kıyafetinin içine soktu. Buz gibi gümüş ve kristal bedenine değince hafiften ürperdi. Sonra sıkıca sarmaşıklara tutundu ve tırmanmaya başladı. En tepeye kadar tırmanmıştı. Şimdi sarmaşıklar tavanda ilerliyordu ve delikten çıkıyordu. Bu da tavanda ilerlemesi gerek demekti. Sadece kollarıyla bedenini sallayarak ilerlerse fazla ağırlık yapar; sarmaşıkları koparabilirdi. Bu yüzden bir böcek gibi tavanda ters bir şekilde yavaş yavaş ilerlemeye başladı. Sırtı yere bakıyordu. Başını deliğe bakacak şekilde tuttu ve temkinli bir şekilde ilerlemeye devam etti.

Deliğe gerçekten yaklaştığı sırada nedense içinde bir ürperti hissetti. Aşağıya baktığında siyah bir dumanın küçük havuza doğru ilerlediğini görmüştü. Göz bebekleri anında küçülmüş, dudaklarını korkuyla birbirine bastırmıştı. Bu onları takip eden duman değil miydi?! Sıçtım...! Şu an çok savunmasız bir durumdayım, saldırmaya kalkarsa işim biter!

Hiç ses çıkarmadan dumanı izledi. Olduğu noktaya ışık vurmadığı için şanslıydı. Duman, küçük havuzun üstünde durdu. Bir süre orada bekledi.

Lan- Yoksa kolyeyi mi arar durur? Hassiktir hassiktir... Umarım kolyede onu çeken bir şey yoktur.

Duman sonunda harekete geçti ve yükselip delikten çıktı. Çıktığını görünce rahatlayan Alkım sesli bir oh çekti. Sonra ilerlemeye devam etti. O dumanla yukarıda karşılaşmak istemiyordu ama bu hapishaneden farksız yerde savunmasız bir halde karşılaşmasından iyiydi. Sonunda yukarı çıkmıştı. Hava al al olmuştu. Güneş batıyordu. Aklına anında Berkin geldiğinde endişeyle irkildi. Onu bulmalıydı ancak nereye gideceğini bile bilmiyordu. Etrafını tezce incelerken biraz ilerden su sesi geldiğini duymuştu. Demek ki şelaleden çok uzakta değildi. Hemen su sesine doğru koştu.

Asil Kan (ᛒᚷᛒ)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin