Bölüm 31: Eğitim

68 8 49
                                    

Selamm! İki haftadır bölüm atamadım. Bugün yani salı 31 ve 32'yi atıcam, sonra pazar günü 33' atıcam. 

Keyifli okumalar. <3

━━━━━━━━━━━━━━━━━

Çın...

Çın...

Tiz, metalik bir takım sesler durmak bilmeden yankılanarak onu uykusundan uyandırmıştı. Homurdanarak gözlerini açıp başını sesin geldiği yöne kaldırdığı vakit, yan taraftaki iç odanın kapısının açık olduğu ve sesin oradan geldiği keşfetmişti. Yatakta yan tarafını yoklamak için elini atmış ve boş olduğunu anlamıştı. Böylece iç çekip mahmur gözlerini ovalarken örtüyü bacaklarının üzerinden tekmeleyip kalktı.

"Rona?"

Ansızın bir sesleniş gelince bir boy aynasının önünde yerde bağdaş kurar vaziyette oturmuş, kucağındaki gümüş metallerle oynayan kıvırcık saçlı adam, sakince başını çevirip yukarıya bakmıştı. Ak saçları beline kadar dökülen Alkım kapının girişine yaslanmış ve kolları göğsünde kavuşmuş biçimde ona bakıyordu. "Ne yapıyorsun böyle sabah sabah?"

Ses tonunda biraz rahatsız bir eda vardı. Rona kaşlarını kaldırarak, "Sabah mı? Çoktan öğle oldu." dedi. Sonra hıhlayrak başını geri meşgalesine çevirirken, "Gerçi dışarıdaki hava hala sana sabahın körü gibi geliyor değil mi? Tamunun zaman dilimine alışman zor olacak." diye söylendi.

Alkım ona karşı atağa geçmeyerek umursamazca kapıdan ayrılmış, gelip Rona'nın yanına çömelmişti. "Bunlarla ne yapacaksın?" Diye işaret etti küçük kıskaçlı gümüş tokaları.

"Öncekiler mefta olduğundan, saçıma takacak yeni tokalar yapıyorum." Diye cevaplayınca Alkım hafif bir tebessüm sergilemişti. "O gümüş tokaları ne kadar sevdiğini unutmuşum." Rona çocukluktan yetişkinliğe kadar aksesuarlarını takmadan dışarı çıkmamayı huy edinmişti. Küpeleri, saç boncuk ve tokaları, kemerler ve yüzükler. Simsiyah giyinirdi ancak üzerindeki sade kıyafetle bu takıları birleşince göze pek bir hoş geliyordu. Sanki kadim zamanlardan gelen yerli atalar gibi, örgüler ve gümüş boncuklarla dolu kıvırcık saçlarına gençken Alkım bayılırdı ve sürekli o kıvırcık saçları parmağının etrafında döndürmek isterdi. Aradan seneler geçse de, zevkler aynı kalmıştı.

Rona o gümüş tokalardan birini yine az evvelki çınlama sesiyle açıp kapamış ve memnun bir mırıltı çıkardıktan sonra elini Alkım'ın başına uzatmıştı. Adam kafası karışarak ona bakarken, Rona o tokanın kıskaçlarıyla bembeyaz pamuklara benzeyen bir tutam saçı tutmuştu. Alkım eliyle saçına taktığı gümüş tokayı yoklamış, Rona sevimli bir tavırla sırıtmıştı. "Sana çok yakıştı."

Alkım kaşlarını kaldırarak, "Öyle mi?" dedikten sonra yaklaşıp aynaya bakmıştı. Sahiden de, beyaz saçlardaki saflığa bu ince detaylı gümüş toka eklenince hafif bir cazibe katmıştı. O da beğenerek gülümsedi. "Hmm. Güzel görünüyor."

Rona gülümsemesinin bile bitkinlikle yoğurulduğunu fark edebiliyordu. Her ne kadar yansıtmamaya çalışsa da, keyfi yerinde değildi. Onun gibi neşeli birinde tuhaf görünecek kadar durgundu. Üstüne gitmeye lüzum görmemişti. Yalnızca içinden geldiği için, uzanmış ve yanağına minik bir buse bırakmıştı. Alkım ilk başta ona sersemce bakmış, ardından hafifçe gülümsemişti. Rona tam aynaya bakarak tokaları kendi saçlarına tutturacaktı ki, Alkım elinden alıp adamın arkasında geçti. "Yardım etmek isterim."

Doğrusu, Alkım için düşüncelerini unutturacak şey, Rona'sının saçlarıyla oynamaktı. Ne zaman bunu yapsa, zihni temizlenmiş ve rahatlamış hissediyordu.

Asil Kan (ᛒᚷᛒ)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin