Bölüm 21: Baş Başa

141 16 229
                                    

Selamlarr!! Upuzuuun bir bölümle geldim.

Çayınızı kahvenizi hazırlayın, sakin sakin ara vererek falan okuyun. :D

Keyifli okumalar.

━━━━━━━━━━━━━━━━━

Karanlıklar içindeki, kasvetli bir salonda, ağır tütsülerin dumanları titreyerek yükseliyordu. Eşyalar, koltuklar, şamdanlar, herşey ürkütücü, aynı zamanda estetik bir yapıya sahipti. Salonun oturma kısmında, kapkara, pelerinli bir cübbe giyen adam vardı. Yalnız cübbenin kollarını ve belini saran kemerler, kırmızı, parlak bir yılan derisinden idi. Yüzünde taş kadar sert, ezici bir ifade olmasına karşın göz kamaştıracak denli yakışıklıydı. Düz saçları serbest ve başında zift karası bir taç takıyordu. Bu şu anki Erlik Han Biyan Kağan idi.

Yanında güzeller güzeli bir kadın vardı. Onun ise koyu yeşil elbisesi tül gibi incecik ve oldukça cüretkardı. Çekik gözleriyle cazibeli çehresine artı olarak, kıvır kıvır saçları ve omuzlarına kadar ulaşan altın küpeleri vardı. Bu ise, Erlik Han'ın Has Hatun'u Eğdeçin¹ idi. Soylu iblis çift, yan yana oturmuş sakince sohbet ediyordu. Aslında, Biyan Han elindeki kitaba bakarken, Eğdeçin cilveli cilveli bir şeyler anlatıyor ve Biyan Han onu kısa kısa cevaplıyordu.

Derken kapı hafifçe çalındı. Dışarıdaki içbuyruk, saygılı bir sesle duyurdu. "Kağan'ım, Bumin Rona Tigin huzura çıkmak ister."

Bunun üzerine, Eğdeçin ilgiyle başını kaldırırken, Biyan Han kitaba bakmaya devam ederek üstünkörü, "Gelsin." demişti.

Böylece kapılar açıldı. Baştan ayağa kapkara giyimli, kıvırcık saçlı genç Tigin içeri girdi. Şu anda on yedisinde, boylu poslu, yakışıklı bir delikanlıydı. Ana babasının önüne gelip hürmetle selam vermiş, ardından dizlerinin dibindeki mindere oturmuştu. "Kağan'ım, Validem. Afiyettesinizdir umarım."

Eğdeçin bunu nükteyle cevapladı. "İyiyiz. Ancak biraz da meraklandık doğrusu. Oğlumuz kendi isteğiyle bizi görmeye gelir miydi?"

Rona, aslında sahiden ailesiyle içli dışlı değildi. Babası gaddar olmanın ötesinde bir adamdı. Onunla yalnızca bir eğitici gibi ilgileniyor, yarın kıyamet kopacakmış gibi savaşmayı öğretiyordu. Anası da pek umursamazdı çocuklarını. Bazen onlara kendi bildiği sihirleri öğretir, çok nadiren annelik duyguları kabarır ve onlarla ilgilenirdi. Soğukkanlı olmayı onlardan çok net bir şekilde öğrendiği için, Rona da karşılık beklemez veya ilgi göstermezdi.

Annesinin iğnelemesini dikkate almayarak babasına döndü. "Kağan'ım, bir ricam olacaktı sizden. O nedenle burada sizi meşgul ederim."

Eğdeçin alayla hıhlamıştı. "Başka ne için meşgul edecektin zaten? Hayırlı bir evlat gibi yarenlik etmeye gelmediğini biliriz."

Rona uysalca azarları yerken başını önünde tutmuştu. Biyan Han göz ucuyla oğluna baktı. "Sana verdiğim meşgaleyi bitirdin mi?"

"Evet. Ben de bundan söz etmek istemiştim." Diye cevapladı Rona. "Verdiğiniz tüm eğitici kitapları bitirdim. Efsunlara çalıştım ve öğrendim."

"Hm?" Biyan Han ona merakla bitti. "Bu kadar çabuk mu bitirdin? Doğru dürüst öğrendin mi?"

"Merak buyurmayın."

Bunun üzerine Biyan Han başını salladı. "Âlâ. Hazırlan o vakit. Nasıl öğrenmişsin görmem için imtihana gireceksin."

Bu demek oluyordu ki, babası bizzat onu sınav yapacaktı. Ki bu da, çok ama çok zorlu bir eziyetin ufuktan görüldüğüne delalet ediyordu. Bumin Rona iç çekip başını salladı. "Anlaşıldı. Lakin Kağan'ım, hazır hepsi bitmişken, bir süreliğine dinlenmek isterim."

Asil Kan (ᛒᚷᛒ)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin