Bölüm 25: Kayıp

76 12 90
                                    

Merhabalarr nasılsınız? Beni sorarsanız stabil diyebilirim:D

Sanırım bu kitabı yazarken en çok çekindiğim birkaç bölümden birine geldik. Onları söylemeyeceğim, aslında bunu da söylemeyecektim ama bu sefer bi içimden geldi jfgzkjg İkizler burcu olmanın dezavantajları :DD Neyse bölüme alalım sizi...

Keyifli okumalar^^

━━━━━━━━━━━━━━━━━

Cızırtılı bir takım sesler vardı. Sanki kulağının içine onlarca çiyan bırakılmış gibi acı verici ve tıkır tıkırdı.

Zihin balçıklı suyla kaplanmış bir bataklıktı. Laçkalaşmış ve bulanmıştı. Bilinci ele almak, o bataklıkta batmadan yürümekten daha zordu.

Gözler yalnızca karanlığı gördü. Önünde renkli şimşekler çakıp garip semboller oluşturmayı bırakalı biraz olmuştu.

Çat!

Kapalı gözlerindeki karanlığın ardından bir çeşit kırılma sesi geldi. Pek net değildi, yumuşaktı. Belki birkaç iç kemik kırılma sesiydi.

"Ahh!"

Birinin acı dolu çığlığı kulaklarına hücum etti. Bir kadının sesiydi bu. O kadar aşina bir sesti ki, işittiğinde uyuşmuş beyni hızla uyanmış ve kalbi tekleyerek gözleri açılmıştı.

Görüşüne düşen sahnede, burası karanlık bir zindana benziyordu. Etrafta birkaç demir parmaklıklı pencere dışarıdaki gece ışığının içeri girmesine izin verecek kadar büyük değildi. O nedenle gözlerini acıyla inleyen sesin olduğu tarafa çevirdiğinde pek net görememişti.

Taştan bir masaya benzer, yerden yüksek olan yerde, bir kadın elleri ve ayakları kelepçelenmiş vaziyette tutulurken, onun başında sırtı buraya dönük ve kadının yüzünü gizleyecek biçimde duran uzun boylu başka biri vardı.

"Ne kadar inatçısın." Demişti dilini şaklatarak. "Tıpkı kardeşin gibi. Asla gebermeyen kan emici bir sülük!"

"Ahh!"

Bu defa yapışkan bir ses gelmişti. Sanki çoktan ezilmiş olan bir gölgeye vurmuş gibi. Onların yüzünü görmese bile kim olduklarından adı gibi emindi. Kız acıyla inleyerek ağlarken, boğazına sert bir yumru oturmuştu. "Yapma!" Diye bağırdı olduğu yerden.

Ayaktaki adam o seslendiğinde yavaşça önünü dönmüştü. Kıyafeti kanla kaplıydı, avuçlarındaki kan ellerinden parmak uçlarına akıyordu ve hiç de umursamadan elinin tersiyle alnındaki teri silmişti, böylece korkunç bir bakışa sahip çehresine kanı iyice bulaştırmıştı. Kaşlarını kaldırıp, "Uyandın demek. Bize katılmak ister misin Alkım?" diye sormuştu.

Bu delirmiş, hatta biraz keyifli bakışlar Mete'ye aitti! O taş bölümün üzerinde perişan halde yatan ise, Aya idi! Gözleri yaşlarla kızarmış ve sürekli kan kaybetmekten yüzü soluktu, titriyordu. Genç kadının gri gözleri Alkım'a güçlükle bakmış, ancak bir şey söyleyememişti. Karnı, göğsü ve başının her yeri kan revan içindeydi...

Neler oluyordu böyle? Bir göz açıp kapamada nasıl bu duruma düşmüşlerdi? Ablası niye işkence görüyordu?!

Alkım kabus gördüğünü düşündü. Bu yer, şu anda olanlar bir kabus olmalıydı. Gözlerine inanamamış, ablasına, ardından orada dikilen caniye bakmıştı. Ona sıra gelmemiş olsa gerek, hala açıkta kanayan veya acıyan bir yerini hissetmiyordu lakin gördüğü sahne yüzünden buzlu bir göle fırlatılmış gibi zangırdamaya başlamıştı. "Ne-ne, ne yapıyorsun...?" Diye sormuştu bilinçsizce. "Neden bunu yapıyorsun...?"

Asil Kan (ᛒᚷᛒ)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin