Bölüm 36: Erlik Han'ın Kardeşi

57 7 55
                                    

Keyifli okumalar.

━━━━━━━━━━━━━━━━

Salona koyu yeşil tonlarda giyinmiş bir adam girdi. İlk bakışta, siması ağabeyi Bumin Rona'yı andırıyordu. Saçları onun gibi kıvırcık, teni süt kadar beyazdı. Lakin gözlerinin şekli daha bir çekik ve bakışları keskindi, kalın kaşları uzun kılıçlar gibiydi. Rona ne kadar süslenmeyi seviyorsa, Mukan Niri de o kadar hoşlanmıyor gibi, kıyafetleri gösterişsizdi, uzun iblis kulaklarındaki bir çift elmas küpe dışında takısı yoktu.

Odaya ilk girdiğinde, kömür karası gözler tahta kısa bir bakış atıp orada oturan fazladan birini seçti, anlık bir hayretten sonra sessizce yaklaşıp başını hürmetle eğdi. "Kağan'ım, saygı ve selamlarımı sunarım."

Rona durgun bir sesle, "Hoş geldin, Niri. Çabuk gelmişsin, güneydeki tertip bitti mi?" diye sordu.

Mukan Niri başını kaldırıp evvela Alkım'a göz ucuyla bakmış, ardından Rona'ya ciddiyetle gözlerini çevirmişti. "Ordu düzeni ve halkın teskini halledileli çok oldu. Yalnızca ulaklarımdan dışarıda dönen mevzular hakkında bir malumat aldım, o nedenle ağabeyime şahsen iletmek için acele ettim."

Böylece tahttaki iki kişi de meraklandı, Rona ilgili bir biçimde "Devam et." dediğinde Niri Tigin anlatmaya başladı.

"Yukarıda birkaç gün evvel, Uçmakta yayınlanan bir ferman casuslarım vasıtasıyla bana ulaştı. Şu anda yer yüzü dahil her millet bu konu hakkında konuşur oldu." Bir kubur çıkarıp avucunda yukarı kaldırdı. Kenardaki bir muhafız gelip kuburu elinden aldıktan sonra merdivenleri çıkıp Rona'ya takdim etti. Yanında oturan Alkım da ilgiyle onu izlerken kutuyu açıp içindeki kağıdı gözler önüne serdi. Sükunet içinde okumaya başlarken yüzü durağandı. Ancak satırdan satıra atladıkça kaşları çileden çıkmış bir hayretle titredi, dudakları defalarca seğirdi. Aşağıda olan biteni seyreden Mukan Niri Tigin de keyifsizce bakışlarını başka tarafa çevirmişti.

"Piç kurusu..." Diye sertçe tısladığı vakit Alkım tasalanarak ona baktı. "Ne oldu?" Rona parlak sarı gözlerini, bastırmaya çalıştığı bir sinirle saf saf bakan adama çevirmiş, lakin dili açık açık konuşmaya varmıyorcasına dişlerini gıcırdatıp bakışlarını kardeşine yöneltmişti. "Peki durum nedir? Bu deli saçmasına inanıp saf değiştiren budalalar var mı?"

"Ne yazık ki." Niri Tigin dudak büktü. "Öylesine akla yatan bir üslup ki, meselenin iç yüzünü bilmeyen herkes aldanabilir. Bu nifak tohumuyla, Uçmak ve insan alemi zaten kararsızken, şimdi hepten Tenşi tarafına geçmiştir."

"Bekleyin bir dakika!" Diye sitemle araya giren Alkım Alp Tigin idi. "Ne yalanı? Ne saf değiştirmesi?" Rona ve Niri arasında bakışları mekik dokurken ısrarla, "Neler oluyor sahiden?" diye sordu.

Mukan Niri, Rona'ya manalı bir biçimde baktı. Erlik Han bıkkınca iç geçirip fermanı Alkım'a uzatırken, "Her gelişinde bir baş ağrısını da yanında getiriyorsun." diye şikayet etmişti.

Bu sözlerle Mukan Niri kaşlarını çatıp kollarını göğsünde birleştirdi. Sanki azarlıyormuş gibi bir sesle, "Ben sadece vazifemi yapıyorum. Aylardır galeyana gelen halkı ve askerleri teskin etmekle meşgulken benim de başım epey ağrıdı." diye nükteyle konuştu.

Rona'nın da kaşları sertçe çatılıverdi. "Bununla ne demek istiyorsun? Senin başın ağrırken ben keyif mi çatıyordum?"

Mukan Niri göz devirip başını tahttan başka yöne çevirmeden evvel, ağabeyi ve yanındaki sevgilisine yoğun bakışlar atmıştı. Rona da orada bulunan başka birinin olması nedeniyle küçük kardeşiyle atışmayı bir kenara bıraktı ve burnundan soludu.

Asil Kan (ᛒᚷᛒ)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin