Bölüm 16: Yeniden Doğmak

82 17 56
                                    

Keyifli okumalar.

━━━━━━━━━━━━━━━━━

Kendine geldiğinde o mağaradaydı. Bu çekim işini bedeninin artık kaldıramayacağını düşüp sızlanarak doğruldu. Neyse ki bir daha ihtiyacı olmayacaktı.

Etraf hala karanlık, sessiz ve canlıdan yoksundu.

Bekle.

O anda, aklına bir şey gelmişti. Her şey mükemmel ve yapması gereken şey için dört dörtlüktü. Elinin altında böyle bir fırsat varken öylece elinin tersiyle itmeyecekti.

Bileğine doladığı kolyeyi hızla, sanki geriye saniyeleri kalmış gibi çözüp çıkardı. Ardından birbirine geçen zinciri karanlıkta aceleyle düzeltmeye çalıştı. En sonunda başarınca ise, boynuna takmak için göğsünün önünde kaldırmış, uzun ve derin bir nefesle ciğerlerini şişirmişti.

Düşünmemeliydi, düşündükçe kayboluyordu. Belki de bunun aldığı son soluk olduğunu bile aklına getirmeyecek kadar zihnini temizledi. Sonra sakince kolyeyi boynundan geçirdi.

Bunu yaptığı o an, yıldırım hızıyla kolye parladı. Öylesine ışık saçmış, öylesine dalga dalga parlaklığı yayılmıştı ki, mağaranın içi aydınlanmıştı! Alkım tıslayarak kolyenin zincirinden tutup onu bedeninden çekti. Zira öylesine sıcaktı ki taşı cildini resmen kavurmuştu!

Hiçbir şeyden haberi olmayan Rona kuvvetle muhtemel içeride kafayı yemişti.

Alkım ona bir çift kelam edip, sözleri söyleyecekti. Fakat kolye şiddetle yanıp sönerek ona adeta sessizce haykırırken kelimelerini toparlayamıyordu. İç geçirdi, tüm bu telaşın bitmesiyle ve yorgunluğun ortaya çıkmasıyla.

"Rona, senden tek bir dileğim var."

Olmuştu ilk, kararlı, ve sert cümlesi.

"Geri döndüğünde, vaat ettiğini yerine getirmelisin. Dünyaya barış getirmelisin ve o Sigun namussuzlarını öldürüp intikamımızı almalısın. Ataların yanına vardığımda, gözlerim seni izler olacak. Bilesin."

Sonra, aniden aklına bir şey gelmiş gibi, "Ablama söyleme. Sen bir yalan uydurursun biliyorum. Ama ona benden veya Mete'den, bu olan şeylerden bahsetme. Sadece onun iyi ve güvende olduğundan emin ol yeter." diye tembihledi.

Kolyedeki zat, neyden bahsettiğini bilmiyordu. Bir anda, onu yap şunu yap diye ona bir şeyleri emanet etmeye başlamıştı. Bunun gayesi neydi? Anlam veremeyerek ısrarla parlamaya devam etmişti.

Alkım taşına dokunamıyordu bile, aşırı derece sıcaktı. Ancak umursamadı, onu avucuna alıp yüreğine bastırdı. Yüzü rahatsızca buruşurken, kolyenin aydınlık ışığı parmaklarının arasından sızıp yüzüne yansımıştı. Rona'ya karşı son hüzünlü, buruk fısıltısı şöyle olmuştu:

"Umuyorum ki beni affedebilirsin..."

Ardından gözlerini inatla yumdu. Gür bir sesle dedi ki: "Kutlu Aka, mührü kaldır!"

༻✦༺  ༻✧༺ ༻✦༺

Mağarada ölüm sessizliği vardı. Tıpkı bir kurganın içi gibi. Tıpkı ruhunu bırakmış bir beden gibi.

Bu sukünet, gerginlik ve stres vericiydi. Onu üşütmüştü. Ellerinde ateş gibi kavrulan kolyenin hissi bile kayıp gitmişti.

Bir şey olmasını bekledi. Bu sırada kolye halen ışıl ışıl parlıyordu.

Bu bekleyiş ona uzun gibi gelse de aslında kısa bir müddet sonra, ani ve sert bir acı göğsüne hücum etti. Kalbi içeride parçalarına ayrılıp pelteye dönüyor gibi katlanılmaz bir ağrı patladı. İnleyerek elini göğsüne bastırdı. "Mgh..."

Asil Kan (ᛒᚷᛒ)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin