Bölüm 32: Çatışma

68 8 49
                                    

Aynı anda iki bölüm attığım için önceki bölümü okuduğunuzdan emin olduysanız devam edebilirsiniz canlarım~ Keyifli okumalar.

━━━━━━━━━━━━━━━━━

Dokuz ay sonra, Tamuda.

Kül Sarayının dışındaki surların üzerinde, gözcü kulesinde nöbet tutan Erlik askerinden biri, bıkkın soluklar vererek esniyordu. Askerlerden uzun boylu olan nihayet sıkılmış bir sesle, "Bu iş amma uzadı." diye yakınmıştı.

Diğer daha kısa boylu olan ona bakıp, "Ne işi amına koyayım? Ne inleyip durursun sabahtan beri?" diye çıkışmıştı.

"Dangalak! Ne işi olacak?" Adam elinin tersiyle diğerinin koluna vurdu. "Savaş hazırlığından bahsederim! Kaç ay oldu hala sıkıyönetim devam ediyor. Senelerdir dünya yüzü görmedik zaten, Kağan kapıları açınca beslenmek için en sonunda şansımız olacak. Ama niyeyse hala hazır değiliz. Uzayan şey bu işte, dışarı çıkmamız!"

Diğer asker gözlerini devirip sarayın önündeki araziyi izlemeye devam etmişti. "Uçmağa saldırmanın alelade bir şey olduğunu mu sanıyorsun? Bu kafayla nasıl asker oldun sen?"

"Hah! Uçmak kim olurmuş?" Asker göğsünü kabartarak konuştu. "Biz Tamuyuz, Erlik Han'ın askerleriyiz. Ne zamandan beri o peri kızlarından korkar olduk be!"

Adam sıkıntıyla cıkcıkladı. "Öyleyse neden aylardır Kağan Tamuyu kilitli bir sandık gibi mühürlü tutar? Onlar da bize saldırmak için fırsat kolladığından olmasın?"

"Bu yüzden dışarıdan hiçbir haber alamıyoruz ya." Diye oflamıştı uzun boylu. "Onların ne durumda olduğunu bilmiyoruz. Keza onlar da bizim ne kadar hazır olduğumuzu."

Kısa boylu bunun üzerine hafifçe kıkırdamıştı. "Cahil bir salaksın. Erlik Han böyle bilgisiz vaziyette hazırlık yapar mı sence?"

Diğeri hızla başını ona çevirip gözlerini kocaman açtı. "Seni sinsi puşt... Her boktan haberin var değil mi? Dökül!"

Böylece kısa boylu keyifli bir iç çekmiş, gözlerini kısıp ona sessizce anlatmadan evvel etrafı dikkatlice kolaçan etmişti. "Erlik Han belirli aralıklarla geçitleri açıp dışarıya köstebekler yolluyor. İnsan alemi ve Uçmak hakkında gizli gizli istihbarat alıyor. Söylenene göre, Uçmağın burada biriktirdiği bütün casusları mahoragi-tangsuk ile kontrol altına almış. Bu nedenle kolayca bilgi alışverişi yaparken o aptal Sigunlar bizim hakkımızda hiçbir sikim bilmiyor. Bugün de, dışarıya bir casus gönderdi, fakat birkaç saate gelmezse mührü geri oluşturacakmış."

"Vay amına koyayım..." Uzun eleman iç çekip başını sallamış ve Kağan'larını bu denli titiz olmasından dolayı hayranlıkla övmüştü. Ardından aklına gelen şeyle hemen kaşlarını kaldırdı. "Yani, şu anda Tamu mühürsüz mü diyorsun?!"

Kısa boylu buna cevap vermedi, zira tam da karşıdan, bomboş arazinin üzerinden kızıl bir parıltı yaklaşıyordu.

Onun suratının ansızın ihtiyatla gerildiğini fark edince diğeri de o yöne baktı ve o şeyin havada süzülerek Saraya yaklaştığını fark etti. Derhal elindeki işaret fişeğini tehlikeli durum haberi vermek niyetiyle ateşleyecekti ki, öbür asker bileğini kavrayıverdi. Kaşları belli belirsiz çatılmıştı. "Fevri olma. Bu şeyin ne olduğunu biliyorum sanırım."

Diğerinin gözleri kısılıp iyice takip ederken, "Neymiş ki bu?" diye sormuştu.

Adam sakince gelmesini beklerken açıkladı. "Bu bir çeşit efsunla gönderilmiş haber olmalı. İç sarayda çalıştığım dönemlerde görmüştüm. Lakin bizimkiler siyah renkliydi, bunu kim göndermiş olabilir acaba?"

Asil Kan (ᛒᚷᛒ)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin