Bölüm 57: Antlaşma

29 9 38
                                    

Keyifli okumalar.

━━━━━━━━━━━━━━━

Çadır büyük bir kağan çadırıydı ancak içinde odacıklar yoktu. Yalnızca Kurultayın yapılacağı büyük bir alan vardı. Arkasında iki muhafız ve onların gerisinde Uçmaktaki üst seviye yetkili Tanrılarla birlikte Alkım Alp Yabgu içeri girdiği vakit, gümüş gözlerine ilk çarpan Erlik Han olmuştu.

İblis Kral kendi örgininde oturuyor, sağında ve solunda Tamunun bakanları bulunuyordu. Süslü saçlarında atalarından yadigar kalan Erlik Han tacı zift karası biçimde parlıyordu. Uçmak heyetinin geldiğini gördüğünde donuk bakışlı gözleri kıvrılmış ve ağırca yerinden kalkmıştı. Alkım Alp onu gördüğü birkaç saniyede, sanki aşık olduğu Rona değil de, Tamunun gerçek sahibi Bumin Rona Han'ı, Erlik Han'ı görmüştü. Tuhaf bir histi açıklayamadığı, karşısındakinin ne kadar yüce bir konumda olan, güçlü bir kağan olduğunu net bir şekilde görebilmişti.

Bumin Rona ay gibi parlak yüzünü yumuşattı ve selam vererek onları karşıladı. "Hoşgeldiniz. Şöyle buyurun." Ortada duran koyu meşe masanın karşısını göstermişti. Başında bir taht, Rona'nınkinden farkı olmayan. Kurultayda, ülkelerin efendileri olarak hükümdarlar otururken bakanlar onların yanında ayakta beklerdi, bu nedenle her iki tarafın da tahttan başka koltuğu yoktu.

Alkım Alp selama karşılık vererek gülümsemiş,"Hoşgördük." diyerek kendi yerine oturmuştu. Uçmak bakanları gerginlikle efendilerinin yanına geçti. İçlerinde yüzü daha ziyade sert vaziyetteki Od Han¹ Üyge, ve Tanrı Suyla ile Tanrı Karlık da vardı.

O sırada bir hizmetkar geldi, her iki hükümdara kımız sundu ve çekildi. Hal hatır sorulacak bir yer ve zaman değildi, keza bakanların önünde cilveleşecek de değillerdi, yalnızca garip hissettiriyordu. Hele ki Alkım, buna alışık değildi. Neyse ki her durumda konuşkan ve atılgan olabildiği için, sakince, "Bize gönderilen mektup epey kısaydı. Bir anlaşmadan bahsedildi ancak konuyu, şartları halen biliyor değiliz. Açıklığa kavuşvurmanızı umuyorum." dedi.

Doğrudan resmi şeyler konuşmaya başlayınca, Bumin Rona gülümseyip ellerini masada birleştirdi. "Bana bir teklifle gelmiştin Sigun Han, ben de onu düşünüp taşındım ve bazı eklemelerle birlikte anlaşmaya varabileceğimize karar verdim." Alkım Alp Yabgu ilgiyle devam etmesi için işaret ettiğinde konuşmayı sürdürdü. "Anlaşma konusu, mahoragi-tangsuk'un yok edilmesi ve bunun için Tamunun kutsal malı mor sümbülleri kullanmak. Fakat bazı gerekçelerimiz vardır. İzninizle onlardan bahsedeceğim."

Uçmak takımı gözlerini ahenk içinde daralttı. Bu sinsi şeytanlar zaten dünyanın iyiliği için yapılacak bir şeyi öylece kabul etmeyecekti, gün kadar ortadaydı. Fakat gerekçeler kesinlikle iyiliğin üstüne gölge gibi yayılacak kötülüklerden ibaret olmalıydı.

Bumin Rona, "Evvela mahoragi-tangsuk, Tamunun kaybetmek istemeyeceği bir büyü. Tüm alemin bildiği gibi, Uçmağın da bildik bilmedik binlerce pusatı var. Şayet biz mahoragi-tangsuk'u bırakırsak, Uçmak da bize silahlarından vazgeçeceğini taahhüt etmeli, ki kimse kimseden üstün olmasın. Zira ortada silah yoksa, tehdit de yoktur. Haksız mıyım?"

"...Ne?"

Alkım Alp kaşlarını kaldırdı. Böyle bir şeyi o bile beklemiyordu anlaşılan. Arkasındaki Uluğayguçi Tanrı Üyge Han dalga geçerce, "Uçmak silahlarını bırakırsa alemi kim koruyacak? Biz kötülükleri yok etmek için onları kullanırız. Birileri başa bela çıkarmadıkça, onları kullandığımız nerede görülmüştür?" diye cevabı yapıştırmıştı. Tüm Tanrılar onaylayarak mırıldanmış, başlarını sallamıştı.

"Kimmiş o birileri?" Diye tıslayan Tamudan bir bakandı. Fakat Erlik Han ağırca dik bir bakış attığı vakit devam etmekten vazgeçti.

Bumin Rona ciddiyetle, "Uçmağın pusatları tanrısal silâhlardır. Onları ne için kullanmayı düşünüyorsunuz, birbiriyle savaşan insan ırkını dize getirmek için mi? Yahut köylere saldıran kurtları durdurmak için mi?" diye sorguladı.

Asil Kan (ᛒᚷᛒ)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin