Bölüm 44: Kederli Bir Sorgu

49 7 60
                                    

Keyifli okumalar.

━━━━━━━━━━━━━━━━━

Aniden gelen soruyla Veliaht Tigin afallamıştı. "Ne?"

Erlik Han bedenini ona çevirdi, ellerini arkasında birleştirmişti. "Dedim ki, Niri nerede?"

"..." Alkım kafası karışarak sahiden bunun üzerine düşündü. "Ordugahtadır herhâlde? Bir ulak onun yaralı halde Umay Ana'nın çadırında beklediğini söylemeye gelmişti ve Umay Ana gittikten sonra orayla olan bağlantım koptu."

Rona kaşlarını kaldırdı. "Yaralı halde Tanrıça Umay'ı mı bekledi? Peki o Hatun neyle meşguldü?"

Alkım oflayarak burun kemerini ovdu. "Bana yardım etmek için cepheye gelmişti. Ne kadar inatçı olduğunu biliyorsun, gitmesini söylesem de kulak asmadı zaten. Sonra haber geldiğinde hemen geri döndü."

"Hm..." Rona başını yana eğdi, mırıldandı. "Nasıl yaralanmış olabilir ki? Kim onu bu duruma düşürebilir?"

Alkım aniden sorguya çekilmekten dolayı huzursuzca kaşlarını çattı. "Umay Ana onu iyileştirmiştir. Endişelenme, o Hatun ölüyü bile diriltir."

Rona buna pek emin olmayarak, "Olabilir." demişti. Ancak hemen sonra Alkım'a baktı. "Lakin eğer iyileştirdiyse, bizim geldiğimizi duyduğu anda Niri çadıra koşardı, ne halde olursa olsun. Neden onu göremedik?"

"...Bilmiyorum."

Alkım çenesinin altını tutup düşündü. Yaralandıkları zaman Umay Ana hep bir telaşlı ve gergindi. Onların yaralanması yüzünden olduğunu düşünmüştü fakat şimdi düşününce, son anda Rona'ya seslenmişti. Genelde bir şey söylemek için Alkım'la diyalog kurardı ve Rona ile konuşacağı şeyleri bile Alkım'la konuşuyormuş gibi söylerdi. Çünkü nedensizce Erlik Han'la iletişim kurmak istemiyordu. O zaman adama doğrudan seslenince Alkım epey şaşırmıştı, fakat üstüne çok durmamıştı.

Rona'ya ne söylemek için böyle kıvranmıştı ki?

Aynı şeyleri Rona da düşünmüş olmalı ki göz göze geldiler. Alkım derhal, "Kampa dönüp vaziyeti öğrenelim." dediğinde kıvırcık saçlı hızla başını sallamıştı.

Bunun yanında, Tenşi'nin bedeni öylece burada bırakılamazdı ve evvela ikisi birlikte onu mühürledikten sonra ipek bir keseye aktardılar. Geride kalan muhafızlar onlara eşlik ediyordu ve süratle şifacıların çadırına koşturdular. O sırada Alkım sordu. "Niri Tigin çoktan aklımdan çıkmıştı. Tenşi yoksa sana bir şey mi söyledi?"

"Evet." Rona'nın yüzü kaya gibi sertti. "Bana herkesi öldürdüğünü, kimsemin kalmadığını söyledi. O anda aklıma Niri geldi."

Alkım şüpheyle kaşlarını kaldırdı. "O Niri Tigin'in varlığından bi'haber değil miydi? Belki de bilmediği için böyle konuşmuştur."

Bu ihtimali Rona da düşünmüştü ama içine bir kurt düştüğünde kolayca rahatlayamıyordu. Sessiz kalarak hızla ordugaha ilerlediler.

Geldiklerinde şifacılar öncekinden daha da telaşlı bir karmaşa içinde oradan oraya koşuyordu. Sigun ordusu çoktan yenildiği için Erlik ordusu geri çekilmiş ve şimdi yaralılarla ilgileniliyordu. Erlik Han ve Sigunların Veliahtı önlerinde eğilen insanları geçerek Otağa girdi. Bir sürü komutan, general ve Sigun Tanrı orada ikisini beklemekteydi.

Rona başını çevirip hepsini taradıktan sonra birilerinin eksik olduğunu fark etmiş, tahtına oturmayı takiben kaşlarını kaldırmıştı. "Tanrıça Umay nerede?"

Alkım da onun yanında durmuştu. Soruyu Erlik başhekim cevapladı. "Tanrıça Umay çadırında acil bir vaka ile ilgileniyor Kağan'ım. Yakında bize katılacaktır."

Asil Kan (ᛒᚷᛒ)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin